34. Bölüm

494 63 214
                                    

Min Yoongi:

Min Yoongi:

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~~~

Gözlerimi yavaşça derin bir karanlığın içine doğru araladığımda anlık olarak burnuma dolan tanıdık koku kafamın karışmasına ve hissettiğim kaygı seviyesinin tavan yapmasına neden olurken, yankıyla birlikte zonklayan başıma aldırmadan kafamı yastıktan kaldırarak etrafıma baktım.

Kimse yoktu yanımda ve evimdeydim. Hoseok'la birlikte uyuduğumuz yatakta ter içinde uyanmıştım. Bu, aslına bakılacak olursa tuhaftı.

İçime yine birkaç saniyeliğine doluşan umut taneciklerine sevinerek bir nefes alsam da tersine giden bir şeyler vardı. Bütün o olanların berbat bir kabus olduğunu hayal etmek bana anlık olarak minik bir mutluluk bahşetmişti lakin, hayır.

Basit bir rüyadan daha fazlasıydı gördüklerim. İçkiler, kahkahalar, silah sesleri, Taehyung, bay Kim, kan, çok fazla kan... Jungkook.

Ne yani, artık o dünyada değil miydi?

Dolan gözlerime engel olmaya çalışırken aynı zamanda üzerimdeki yorganı bir çırpıda kenara fırlatarak ayağa kalkmaya yeltendim. Gözlerimi araladığımdan beri şiddetle dönen başım bana ne kadar engel olmaya çalışsa da, kısa bir süre içinde başarmıştım.

Salondan çok fazla ses geliyordu ama hepsi birbirine karıştığı için ne dediklerini anlayamadım. Duvara tutunarak yavaş adımlar atmaya başladım kapıya doğru ve attığım her bir adımda aklımda farklı kötü görüntüler beliriyordu benden bağımsız olarak.

Yılbaşı gecesiydi, artık herkes çok mutlu dediğimiz o en güzel anda birden kendimizi hastanede bulmamız, Jungkook'un hiç birimizin beklemediği bir şekilde nefret ettiğini sandığımız Taehyung'a gelecek kurşunun önüne atlaması, sonrasında oluşan kaos ortamı, bir anda ateş alan silahlar, Hoseok...

Siktir. Benim önümde durduğu için kolundan yaralanmıştı.

Yutkunarak hareketlerimi biraz daha hızlandırmaya çalıştığımda bunun bana zarar vereceğini biliyordum fakat pek umrumda olmadı. O an yalnızca onu görmek istedim. Muhtemelen fazlasıyla bencilce davranıyordum çünkü yeni yeni toparlanmaya başlayan bu 7 kişilik gruptan birisi şuan geri dönüşü olmaksızın aramızdan ayrılmıştı ve ben ise Hoseok'u görmek için o dakikalarda canımı bile verebilecek durumdaydım.

Bilemiyorum, o benim bir parçam haline gelmişti artık.

Ve bunu düşünmenin hemen ardından aklıma, Jimin'in muhtemelen şuan çok acı çekiyor olduğu geldi.

Buna hakkım var mıydı ki? Bütün bu olanlar benim başımın altından çıkmamış mıydı? Onca olandan sonra, Hoseok'un beni defalarca kez uyarmasına rağmen ben yine burnumun dikine giderek birinin ölümüne ve insanların acı çekmesine sebep olmuştum.

Şimdi hangi hakka sığınarak gidip ona sarılabilirdim ki? Söyleyebileceğim hangi teselli Jimin'in acısını dindirebilir, hangi güzel söz bu çocukları tekrar bir araya getirebilirdi?

save me//sope✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin