17. Bölüm

911 119 213
                                    

(Medyaya bi fmv bıraktım eski ama efsane bişi izleyin izlettirin. İyi okumalar💜)

Jung Hoseok;

~~~

Leşleşmiş yüreklere inat, aldırış etmeden güzellik ekeceğim tohum tohum. Söz verdim kendime, güzellik ekeceğim.

~~~

~~~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~~~

"Hoseok, konuşmamız lazım aç şu kapıyı!"

Evet, bazı olayların zamanlaması hiç şaşmıyordu ve kapıyı yumruklayan şahsın ses tonuna bakılırsa sarhoş bir Taehyung ile uğraşmak zorunda kalacaktım.

Yine.

"O kim?"

Yoongi irkilerek geri çekilirken telefonumu elime alıp Jungkook'u aradım. Ürkmüş göründüğü söylenemezdi ama ne hissettiğini anlıyordum, şuan o buradayken Tae ile tek başına baş edemezdim.

"Eski bir arkadaşım. Burada bekle olur mu? Geleceğim."

Açıkçası, birbirlerini görmeleri şuan istediğim son şey bile değildi çünkü Taehyung'un vereceği tepkinin hoş olmayacağını biliyordum, her zaman yaptığı gibi anlayıp dinlemeden ağzına geleni sayıp, yıkıp döküp gidecekti. Onun için yapabileceğim bir şey kaldığından şüpheliydim, büyük ihtimalle her içip sarhoş olduğunda kapımın önüne gelmese aramızda muhabbet oluşmayacaktı bile.

Yoongi ise, kendini yeni yeni toparlama aşamasındaydı ve ona söylenen ufacık bir kötü laf dengesini alt üst etmeye yeterdi. Bunun benim ya da eski bir arkadaşımın yüzünden olmaması gerekiyordu.

Yavaş adımlarla kapıya yaklaşıp bekledim. Jungkook telefonu açmayınca ona kısa mesaj bırakmaya karar vermiştim. Gördüğü zaman buraya geleceğine emindim, gerçi geldikten sonra olacaklardan daha çok korkmalıydım belki de ama şuan için en mantıklı çözüm buydu.

Kapı kulbunu tutup yavaşça araladığımda, iki eliyle kapı pervazına tutunsa bile zar zor ayakta duran bir Tae ile karşı karşıya geldim. Aynı zamanda istemediğim şey de gerçekleşmişti, Yoongi'nin varlığını arkamda hissedebiliyordum. Taehyung'un onu fark edemeyeceği bir yerde duruyor ve bizi izliyordu.

"Bu saatte nasıl geldin buraya?"

Gözlerini zar zor açık tutuyordu, tek eliyle uzamış siyah saçlarını epey karıştırdıktan sonra beni yeni görmüş gibi irkildi.

"Hoseok, bi..." hıçkırıkları yüzünden konuşması sürekli bölünüyordu. "bizim, seninle... Konuşmamız gerek."

Derin nefesler alarak birkaç dakika bekledi. Baygın bakışlarla sinirli durduğuna emin olduğum yüzümü incelerken, amacının ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Ta ki o dakikaya kadar, anladığım söylenemezdi.

save me//sope✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin