40. Bölüm

371 43 85
                                    

Bebeğim bu aşkın bitmesine asla izin vermeyeceğim.
Hiç kimse karışamaz, denediğini görmek isterim.
Ben senin dokunuşun için deliren bir adamım.

~~~

Yine bütün yolculuğu mide bulantımı yok saymaya ve uyumaya çalışarak ama her şeye rağmen elbette başaramayarak bitirmenin hemen ardından kendimi, fazlasıyla özlediğim yatağımıza bırakmıştım nihayet. Sabah dokuzda Kore'ye dönmüştük fakat o uçak yolculuğu beni o kadar yormuştu ki akşama kadar salondaki koltuktan kendimi kaldıramamıştım resmen.

Hoseok bugün sadece okula uğrayıp Yuna ve öğrencilerini kontrol edeceğini ve hemen ardından Jackson'ın annesine minik bir hastane ziyaretinde bulunacağını söylemişti.

Yüksek ihtimalle yarım saate kadar gelebileceğini düşünüp şimdiden yiyecek bir şeyler hazırlamak için ayaklanacaktım fakat dışarıdan sipariş edebileceğimizi ve kendimi daha fazla yormamamı da eklediğinde buna pek hayır diyemedim açıkçası. Yaptığım hiçbir şey olmadığı halde bitkin hissediyordum.

Çalan telefonu birkaç saniye içinde fark ettiğimde ona uzanacak gücü bile kendimde zar zor bulabildim. Kim olduğuna bakmadan açtığım telefonun ardından gelen tanıdık ses gülümsememe neden oldu.

"Jimin, naber?"

Sesi anormal derecede normal, ve hatta geçtiğimiz günlere nazaran bir tık daha neşeli gibiydi. Onun bu hâli beni de etkiliyordu istemsiz olarak. En önemlisi de fazlasıyla mutluydum.

"İyiyim, sizden? Sağ salim gelebildiniz mi? Almaya gelemediğim için özür dilerim, biraz geç çıkacağım ve aşırı derecede yorgunum."

Elimdeki kumandayı hunharca kullanarak rastgele açtığım bir kanalı öylece bıraktım. Haberlerden bahsediyordu ve benim sadece gözlerim üzerindeydi.

"Hayır, hayır, saçmalama. Ayrıca seni çok iyi anlıyorum çünkü yaklaşık 7-8 saattir ayağa bile kalkamıyorum doğru düzgün."

Sesi hınzırlaştı, güldüğünü algılayabiliyordum.

"Vay canına, epey yorulmuşa benziyorsunuz."

Gözlerimi devirdim görmediğini bildiğim halde. Tamamen eski haline dönmüş gibiydi.

"Bana çektiğiniz fotoğrafları at olur mu? Namjoon ve diğerlerine ben gönderirim."

İlk başta 'olur' diye aralanacak dudaklarım duraksadı anlık olarak, kaşlarım çatılırken yerimden hafifçe doğrulmaya çalışma çabam olumsuzlukla sonuçlanmıştı.

"Namjoon ve diğerleri mi?"

"Bizimkiler işte hyung, Tae falan."

"Namjoon neden ayrı?"

Kısa bir sessizlik oluştuğunda aklıma gelen binbir türlü değişik fikri engellemek için herhangi bir girişimde bulunmadım. Jimin'in iyiye gitmesindeki asıl nedenin arkasında 'birinin' olup olmadığı, onun böyle bir şey yapıp yapmayacağı ve olsa bile bunun ne kadar iyi veya kötü olduğunun mahkemesini tek başıma yapamayacağımı fark etmem uzun sürmemişti.

Bu onun en başta kendi içinde halletmesi gereken bir mevzuydu aslında. Ayrıca her ne kadar ben bunu düşünmüş olsam da belki de beni ilgilendirmezdi.

Cidden, olmayan senaryolar mı üretiyordum?

"İnanamıyorum sen söyleyene kadar o şekilde dediğimi fark etmedim bile. Demek ki haylazca düşünen bir tek ben değilmişim. Şimdi kapatmam gerek, öpüyorum sizi."

Aceleyle telefonu neredeyse suratıma kapattığında telefonu tekrar sehpanın üzerine bırakarak düşünmeye başladım. Böyle bir şeyin olabilirliğini tam olarak hesaplayamıyordum, aslında her şeyden önce bununla ilgili Hoseok ile konuşsam ve ona fikir danışsam daha iyi gibiydi. Sonuçta, belki de gerçekten anlık olarak istemsizce yaptığı bir şeydi ya da ben abartıyordum.

save me//sope✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin