Duyduklarım kalp atışlarımı yavaşlatmış, gerçek anlamda nefesimi kesmişti. Nefes alamıyor gibi hissediyordum. Bu... bu manyak neyden bahsediyordu böyle?
"S-sen... Sen ne diyorsun böyle? Manyak herif ne saçmalıyorsun? Bırak beni, dokunma sakın bana. O iğrenç ellerini uzak tut benden. Aklından bile geçirme."
Deli gibi çırpınmaya başlamıştım. Bu pisliğin bana öyle bir şey yapacağı düşüncesi bile beni delirmeye yetiyordu.
Bu ne kadar iğrenç bir şeydi böyle? Nasıl bir insan bunu yapabilirdi ki? Ama tabi ya unutmuşum. Umut bir akıl hastasıydı ve şansa bakın, onun hedefinde de ben vardım.
Gözlerim ağlamaktan yanmaya başlamıştı, her yeri bulanık görüyordum. İç çekmelerim de başlayınca iyice kendimden geçmiştim.
"Umut bırak beni. Lütfen bırak gideyim. Dokunma bana. Nolur, yalvarıyorum sana dokunma."
Karşısında perişan bir haldeydim. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Ne yapabilirdim ki? Kendimi nasıl savunacaktım? Ona yalvarmaktan başka ne çarem vardı? Allahtan yardım istemekten başka ne yapabilirdim, ondan başka kim vardı ki benim yanımda?
Allahım lütfen yardım et bana. Bi çıkış yolu göster. Ben ne yapabilirim?
Kahkaha sesiyle hemen yan tarafımda oturan Umut'a döndüm. Yanımdan kalkıp yatağın ayak ucunda, tam karşımda durdu.
"Aa olur mu hiç öyle Rüyacık? Ben yaptığım bu mükemmel ve kusursuz plandan sonra nasıl seni bırakırım? Bu planıma hakaret olur. Değil mi?"
Ne? Ne planı?
"Ne diyorsun ya sen? Ne planı? Yeter artık ya. Senin de planlarının da canı cehenneme. Allah aşkına bırak beni. Lütfen bırak. Ne istersen yaparım. Ama bırak gideyim lütfen. Dokunma bana."
"Bak Rüyacık, böyle olmaz ama. Kendini boştan yere yoruyorsun. Söyledim sana, bu kadar güzel bir plan yapmışken bunu asla yapmam. İster misin, sana bu mükemmel plandan bahsedeyim."
Ne planı, allahım kafayı yiyeceğim. Lütfen yardım et bana. Hiçbir şekilde dinlemiyor ki beni. Ama dur bi dakika.
"U-Umut bak sen ne demiştin, Efdal sevdiği için değil mi? Hayır o... yani o.."
Kahretsin. Nasıl söyleyeceğim bunu? Söyleyeceğimi düşünmek bile canımı yakıyor. Allahım bana güç ver lütfen. Kalbimin acımasını umursamamaya çalışarak zor da olsa konuştum. Hem, o beni düşünmüyordu, ben neden onun için acı çekecektim ki?
".. o beni sevmiyor ki Umut. Daha yeni konuştu benimle. Bana seninle oynadım dedi.-"
Gülerek sözümü kestiğinde şaşıran bakışlarım gözyaşlarımı engellemişti. Bu da neyin nesiydi şimdi?
"Oyun oynadı ha? Hem de seninle."
Tekrar bir kahkaha.
"Kusura bakma Rüyacık ama sen benim abimi hiç tanıyamamışsın. O başkaları için aşkını feda edecek kadar aptal bir iyi."
Nasıl yani? Ne diyor bu manyak?
"Ne? Ne diyorsun sen ya?"
"Şunu diyorum Rüyacık. Planın ilk aşaması. Biricik abime seni çok sevdiğimi, seninle birlikte değişip yepyeni biri olacağımı söyledim. Ve benim güzel kalpli abicim, gelip senden, biricik aşkından kendinden nefret ettirerek ayrıldı. Vah vah. Ne kadar da dramatik değil mi?"
Ne yani Efdal.. O bu yüzden mi? Ben.. ama ben ona neler söyledim öyle. Ona ondan nefret ettiğimi söyledim. Canı kim bilir ne kadar yanmıştır. Kahretsin.. Hayır Efdal... hayır ya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFDALYA
Fiction générale"Burada kimse yok ki Rüya." Can'ın sesini duyduğumda bunu çoktan fark etmiştim. Ama daha 1 saniye önce ordaydı. "Ama daha şimdi oradaydı. Nereye gitti ki?" Omzuma değen ellerle ani bir ürkmeden sonra ellerin sahibine döndüm. "Canım bak orada kimse...