Orda ne kadar ağladı bilmiyordu. Fakat artık daha fazla duramazdı burda. Ne olursa olsun Rüya'nın yanına gitmeliydi.
Yerinden kalkıp sanki sarhoşmuşcasına yürümeye başladı. Arabası yoktu burda. Nasıl gidecekti? Ileriye baktığında taksi şoförünün hala orda beklediğini gördü. Tek çare onun yanına ilerlemeye başladı.
Taksi şoförü zaten polisleri görünce iyice korkmaya başlamıştı. Bir de Efdal'in şimdiki zombi gibi olan halini görünce şok üstüne şok yaşamıştı.
"O-Oğlum sen iyi misin?"
Efdal kendisine endişe ve korkuyla bakan adama döndü. Tek kelime etmek gelmiyordu içinden. Gücü yoktu buna. Ama konuşmalıydı öyle değil mi? Aksi takdirde nasıl gidecekti oraya?
"Beni... hastaneye götürür müsün?"
Adam Efdal'in söyledikleriyle tekrar bir şaşkınlık geçirdi. Ama zorluk çıkarmadı. Bir şey söylemedi.
"Tabi oğlum gel, gel bin."
Efdal arabanın arkasına yerleşti. Ne düşüneceğini bilemiyordu. Ne yapacağını bilmiyordu. Rüya onu affeder miydi bilmiyordu. Peki bu günden sonra o kendisini affedebilecek miydi? Hiç sanmıyordu.
Bu olanlarda Umut kadar onun da suçu vardı. Yıllar öncesinden Umut'un çektiği yalnızlığı ve kıskançlığı görebilseydi, ona bir kere olsun gerçek bir abi gibi davransaydı belki de bunların hiçbiri olmayacaktı. Kalbindeki o küçük nefret parçası beslenerek bu kadar büyümeyecekti. Hiçbir alakası olmadığı halde sevdiği kadın bu kadar acıya maruz kalmayacaktı.
Belki de hepsi onun suçuydu.
Ah, kahretsin! Hiç bilmiyordu. Kafayı yemek üzereydi.
Şoför hastanenin önüne gelince durdu ve aynadan genç adama baktı. Kendinden geçmiş gibiydi. Uyarmaya başta çekinmişti ama sonra yavaş bir şekilde eliyle dürttü.
Efdal aniden hissettiği temas ile birden ürküp yerinden sıçramıştı.
"Rüya!"
"Şey.. oğlum, üzgünüm korkuttuğum için. Hastaneye geldik de."
"T-tamam. Sağol amca."
Arabadan inen Efdal'i şoför utansa da mecburi olarak durdurdu.
"Şey.. oğlum... kusura bakma ama benim para... şey yani kuralları falan da çiğnedim.."
Efdal burdukça bir gülümseme gösterdi. İnsanlar ne kadar farklı hayatlardaydılar. Herkes farklı yaşıyordu dünyayı. Bu koca dünya biri için çok güzel olurken diğeri için nasıl böyle kötü olabiliyordu? Şu an çok kötü durumdaydı ama karşısındaki adam ufacık bir dertten endişeleniyordu.
Cebinden cüzdanını çıkardı, içindeki nakit tüm parayı adamın eline tutuşturdu. Ne kadar olduğunu bilmiyordu, umrunda da değildi.
Parayı verdikten hemen sonra geri dönüp hızlı bir şekilde hastaneye girdi. Girişteki hemşirenin yanına geldiğinde beklemeden sordu.
"Rüya Açıkgöz, hastanın adı. Hangi odada?"
Efdal'in endişesi hemşireye de yansımıştı sanki. Hemşire de biraz acele ederek bakmıştı hemen.
"Evet, işte burda. Geleli çok olmamış ve yoğun bakıma alınmış. Yoğun bakımların olduğu kısımda, 3. kat 391 nolu oda."
Yoğun bakım kelimesini duyan Efdal'in kalp atışları hızlanmış ve gözleri kocaman olmuştu. Yoğun bakım ne alakaydı? Durumu o kadar kötü müydü ki?
"Durumu nasıl? Neden yoğun bakıma aldılar?"
"Üzgünüm ama durumu kritikmiş. Kolunda oluşan bir kesik atar damarını kesmiş. Ve çok kan kaybetmesi bir yana vücudunda iç kanama oluşmuş. Şu an onun için kan aranıyor. Evet ya, kan bulunmuştu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFDALYA
General Fiction"Burada kimse yok ki Rüya." Can'ın sesini duyduğumda bunu çoktan fark etmiştim. Ama daha 1 saniye önce ordaydı. "Ama daha şimdi oradaydı. Nereye gitti ki?" Omzuma değen ellerle ani bir ürkmeden sonra ellerin sahibine döndüm. "Canım bak orada kimse...