Ben anlatıyorum dostlar..
"Rüya!"
Tam da Umut'un planına göre zamanında gelmişlerdi. Abisi ve Rüya'nın arkadaşları depoya giriş yaptıklarında Umut'un yüzündeki sırıtış büyüdü. İşte, eğlence katlanarak artıyordu.
Rüya'nın ise isminin kulağına ulaşmasından sonra vücudu tepki verir gibi elleri boşalmıştı çekiç yere düşmüştü.
O ne yapmıştı az önce? Babasını mı öldürmüştü gerçekten? Baba.. Ne kadar da yabancı ve farklı geliyordu bu kelime ona. İlk defa böyle mi anacaktı bu ismi? Bu kadar kötü biri miydi ki bunları yaşıyordu? Daha o adamın babası olduğuna şaşırıp inanamadan onun ölümü ile sarsılıyordu. Üstelik bunu yapan kendisiydi...
Omzuna değen elle düşünceleri dağıldı ve sanki vücudu çözülmüş gibi yere yığıldı.
Umut olanları zevkle izlerken ateşe odun atarak onu daha da alevlendirmenin peşindeydi.
"Ah ya. Bayılıyorum böyle dram sahnelerine. Yalnız çok iyi bir kadro oldunuz."
Yaptığı iğrenç espriye sadece kendisi gülerken Rüya, onu sarsanların seslerini yeni yeni anlamaya başlamıştı.
"Rüya kendine gel."
"Rüya, güzelim bak bana."
O an sanki kendine gelir gibi oldu. Söylenenleri umursamadı. Hakikaten, o şu an ne yapıyordu ki? Babası olduğunu öğrendiği adam şu an ölüyordu ve o sadece aptal bir şok geçirmekle meşguldü.
"Babam.."
'Evet, kendime gelmeliyim.' diye geçirdi içinden.
Çekicin sapını kavrayarak bi hışım ayağa kalktı. Onu tutmaya çalışanları zerre umursamadan odaklandığı tek şey olan cam fanusa ilerlemeye devam etti. Tüm gücüyle cama çekici geçirse de koca fanus için biraz fazla güçsüzdü. Sadece ufak bir çatlak oluşturabilmişti. Vazgeçmedi, tekrar ve tekrar vurdu. Kendinden geçmiş, cinnet geçiren bir deli gibi. Cam kırılana kadar, elleri soyulup kanayarak mahvolana kadar.
"Kırıl artık Allahın cezası."
Yitirmeye başlayacak olan umudu aniden küçük bir su sızıntısının yüzüne gelmesiyle yeniden yeşerdi. Kırılcaktı.
"Dayan. Lütfen dayan."
Bir kere daha vurduğunda cam parçalarıyla dolu su üzerine doğru akınca geriye doğru sürüklendi. Vücuduna batan camlar umrunda değildi. Babası olacak o adamın onu terketmiş olması da önemli değildi. Bunca zaman yanında olmaması önemli değildi.
Sonuçta o babasıydı, değil mi? Ve ne olursa olsun ölmesine izin veremezdi. Yeni bulmuşken, kim olduğunu öğrenecekken olmazdı. Asla.
Yanına gitti koşarak. Hareket belirtisi yoktu. Önce eline geçen büyük cam parçasıyla ipleri keserek kurtardı onu sandalyeden. Yakasına yapışarak sarsmaya başladı onu.
"Kalk, kalk lütfen, yapma bunu bana."
Yanaklarına vuruyor, onu deli gibi sarsıyordu.
"Beni tekrardan terketme, lütfen. Dayanamam buna."
O sırada gözleri oynadı adamın. Yaşadığını gören Rüya içine doğan umutla gülümsedi. Yaşıyordu, ölmemişti.
"Uyan hadi. Lütfen bırakma beni."
Rüya ısrarla babasını kendisine getirmeye çalışıyordu ama adamın hiç gücü yoktu. Aldığı nefes bile yarımdı. Buna rağmen zorladı kendini. Can havliyle son kez konuştu. Bunca zaman kızına söylemek istediği şeyi söylemek için zorladı kendini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFDALYA
General Fiction"Burada kimse yok ki Rüya." Can'ın sesini duyduğumda bunu çoktan fark etmiştim. Ama daha 1 saniye önce ordaydı. "Ama daha şimdi oradaydı. Nereye gitti ki?" Omzuma değen ellerle ani bir ürkmeden sonra ellerin sahibine döndüm. "Canım bak orada kimse...