Gözlerimi bu sefer yıkık dökük bir tavan eşliğinde açtım. Sanki her yanım bir tutkalla sabitleştirilmis gibiydi. Kendimi uzun süredir aynı pozisyondaymışım gibi hissediyordum. Kaskatı kesilmiştim resmen.
Daha fazla düşünmeyi bırakıp yerimden doğruldum. Yani daha doğrusu çalıştım. Ama gram hareket edemiyordum. Ne olmuştu bana böyle?
Başımı kaldırıp vücuduma bakmaya çalışmam da başarısız olmuştu. Ama ellerimin, ayaklarımın ve vücudumun üzerindeki baskıları yeni yeni hissetmeye başlıyordum. Gözlerimi zar zor vücuduma döndürebildiğimde her yerimden kemerlerle bağlı olduğumu gördüm. Sağıma soluma baktığımda ise bir masanın üzerinde olduğumu gördüm.
Ne yaşayacağımı gerçekten merak ediyordum.
Daha fazla beklemeye dayanamayıp bağırdım.
"Nerdesin ha manyak beyinli? Yetmedi mi yaptıkların? Daha ne istiyorsun?"
Sesim bu koca alanda yankılandığında kulağıma onun kahkahasının sesi dolmuştu. Tek kelimeyle midemi bulandırıyordu. A pardon bu iki kelime oldu. Her neyse işte sonuçta mide bulandırıcıydı.
"Acı çekmek için bu kadar hevesli olduğunu bilmiyordum. Doğrusu ben bana yalvarması bekliyordum ama neyse. Elbet bir gün o da olacak. Güzel şeyler zaman ister."
Konuşmasının sonuna doğru elindeki sivri ucunda parmağını gezdirdiği bıçakla karşıma çıktı. İtiraf etmeliydim, gerçekten çok korkuyordum. Sanki her an o bıçağı kalbime saplayacakmış gibi geliyordu. Ya da birden yüzüme fırlatacak..
Ugh.. düşüncesi bile çok korkunç.
"Gerçekten bu ıvır zvırları bırak da ne yapacaksan yap. Yap da sen de kurtul ben de."
Tabiki de bunları onun karşısında güçsüz görünmemek için yapıyordum. Bana hiçbir şey yapmaması tercihim.
Diğer taraftan acaba ne yapacak, nerden saldıracak korkusuyla beklemekte yoruyordu insanı.
Yüz ifademi belki korkusuz yapmış olabilirim ama gözlerimde kol gezen korkuyu gizleyebildiğimi sanmıyorum.
Üzerime doğru gülerek gelirken bıçağı sağ eline yani benim tarafımda olan eline aldığında vücudumda bir titreme oldu. Bıçağı bana doğrulttu. Tabiki az önceki korkusuz Rüya gitmiş, yerine korkudan zangır zangır titreyen Rüya gelmişti.
Boşversene. Güçlü görünmek falan. Ölcem burda. Canım yanacak.
"Dur, yapma. Nolur."
Beni dinlemeden bıçağı bana yaklaştırdığında saplayacak sandım. Ama o elimden omzuma kadar bıçakla upuzun bir çizik attı. Tabi ben böyle çizik falan diyorum da öyle küçük bir şey sanmayın. Kendi çığlığımdan kulaklarım acımıştı. O kadar çok acıyordu.
Çığlığım sanki onun kulaklarına hiç gitmiyor gibiydi. Hiç umursamıyordu. Yüzünde haz dolu bir ifade varken ona yalvardım.
"Yapma, nolur."
Bağırmaktan mı yoksa acıdan mı kısılan sesim bana ne kadar aciz bir durumda olduğumu gösteriyordu. Yine dinlemedi. Bu sefer şort giydirdiklerini yeni farkettiğim sol bacağıma dairesel bir çizik attı. Kolumdan daha fazla acımıştı.
Hiçbir yerimi kıpırdatamıyordum. Acımı hafifletmek için üfleyip sallayamıyordum bile. Kafamı bile sağa sola çevirip kendimi sakinleştiremiyordum. Her türlü yolumu tıkayıp bana daha fazla zarar veriyordu.
Çığlığım yine duvarları inlettiğinde gülerek konuştu.
"Daha yeni başlıyoruz Rüyacık. Çığlıklarını sonraya sakla istersen."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFDALYA
General Fiction"Burada kimse yok ki Rüya." Can'ın sesini duyduğumda bunu çoktan fark etmiştim. Ama daha 1 saniye önce ordaydı. "Ama daha şimdi oradaydı. Nereye gitti ki?" Omzuma değen ellerle ani bir ürkmeden sonra ellerin sahibine döndüm. "Canım bak orada kimse...