İkimiz de far görmüş tavşan gibi donup kalmış, öylece elinde bize doğrulttuğu silah olan Umut'a odaklanmıştık.
"Umut bak, kardeşim ona yeterince acı çektirdin. Zaten onun olmayan bir suç için fazlasıyla bedel ödedi. Bırak onu gitsin."
Sinirli bir kahkaha attığında cevap verdi.
"Bırakmak mı? Kusura bakma abicim, sen teyzemin gözyaşlarını, acı haykırışlarını unutmuş olabilirsin ama ben unutmadım."
Teyze mi? Ne teyzesi? Benim onların teyzeleriyle ne alakam olabilirdi ki? Ben ona ne yapmış olabilirim ki? Bunun için mi benden intikam alıyor yani?
"Hayır Umut. Asla unutmadım. Ama-"
"Neyse ne. Kes zırvalamayı. Artık konuşmayı haketmiyorsun. Bana ihanet etmemeliydin abi."
Onun gözlerinde geçen hüznü ve hayal kırıklığını gördüğümde istemsizce ben de üzüldüm. O iyi biriydi. Umut'un bu yüzden ona kötü davranmaya hakkı yoktu.
Umut bize doğru bir adım daha attığında abisinin önüne geçtim. Benim yüzümden ona bir zara gelmesini istemiyordum. İlk başta biraz başım dönse de sonradan toparlamıştım. Haklıydı sanırım, ilaç iyi gelmişti.
"Hiç mi utanmıyorsun ha? Abin bu kadar iyi biriyken böyle kötü biri olmaya hiç mi utanmıyorsun?"
Abisinin sesi geldinde ona doğru bir bakış attım.
"Rüya ne yapıyorsun? Çekil önümden."
"Merak etme, o beni öldürmek istemiyor. Amacı başka. Bunu hayatta yapmayacaktır."
Ona bakarken birden kolumdan tutulmamla neye uğradığımı şaşırdım. Umut'un adamları ne ara yanımıza gelmişlerdi? Bunu niye hiç farketmemiştik?
Aynı şekilde o da iki adam tarafından tutulduğunda Umut'un sesiyle ona döndük.
"Kızı ve abimi eve götürün. Ben sonra gelip ikisiyle de ilgileneceğim. Bu arada, sen ne kadar iyi birisin ki, böyle benim iyiliğimi sorgulama hakkını kendinde buluyorsun? Ayrıca abicim, seninle yapacağım özel konuşma için de kendini ayarla. Buna ihtiyacın olacak."
Onun beni sanki çok kötü biriymişim gibi yargılayarak sorgulamasına dayanamadım ve ona bağırdım.
"Senden iyi olduğum kesin mankafa."
Arkasını dönmüş olan Umut, hızla geri dönerek bana doğru yaklaşmaya başladı. Korku da onun bana karşı olan her adımında vücudumda yer edinmeye başlamıştı. Dibime kadar geldiğinde güçlü görünmeye çalışıyordum ama ne kadar yaptım orası muamma.
Eliyle sıkıca çenemi kavradığında canım çok yanmıştı.
"Sana benimle nasıl konuşman gerektiğini öğreteceğim."
Dedikten sonra çenemi bıraktı ve silahı omzuma doğrulttu. Abisi,
"Dur! Umut yapma!"
Derken o bunu umursamadan silahı omzuma ateşledi. Evet omzumu vurdu. İlk başta saplanırcasına gelen keskin acıyla bir çıglık attığımda gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Acı gittikçe yayılırken montum çoktan kanım tarafından işgal edilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFDALYA
General Fiction"Burada kimse yok ki Rüya." Can'ın sesini duyduğumda bunu çoktan fark etmiştim. Ama daha 1 saniye önce ordaydı. "Ama daha şimdi oradaydı. Nereye gitti ki?" Omzuma değen ellerle ani bir ürkmeden sonra ellerin sahibine döndüm. "Canım bak orada kimse...