28.Bölüm-Uzun bir aradan sonra "Rüyacık"

59 8 17
                                    

"Ne?"

"Duydun işte, hepsi bu."

Sonunda yutkunabilemyi başardığımda üzerime çok büyük bir ağırlık çöktü. Duyduklarının gerçek olmadığını iddia eden kalbimin artık bi hükmü kalmamıştı. Mantığım beni ele geçirirken gerçekleri kabul etmenin yüküyle bir iki adım sendeledim.

Vücudum çok ağırdı sanki. Yere yatıp uzanmak istiyordum. Sanırım gerçekten çok yorgundu. Onca olandan sonra bunu kaldıramıyordum belki de. Belki de kendimi hep hayal ettiğim o karakter kadar güçlü değildim.

Belki de benim kaderim buydu, ya da yaşamam gereken hayat. Sürekli acı çekmem gerekiyordu. Ya da ben çok kötü biriyim ve bundan haberim yok. Ve ben bunun için cezalandırılıyorum.

Belki de her şeyi ben kafamda büyütüp kendimi sürekli mutlu bir hayatta gördüm. Hayalim gerçek oldu sanıp kendimi bu rüyaya fazla kaptırdım. Ve sonunda, işte olan oldu. Birisi geldi, ve acımadan bana 'uyan' dedi. Bunlar gerçek değil.

Adım atmak isterken tekrar sendeledim. Sonra düzelerek yola doğru ilerlemeye başladım.

Tek kelime söyleyecek gücüm kalmamıştı. Merak ettiğim tek şey, hayatın bana daha nasıl acılar yaşatacağıydı.

Henüz 3-4 adım atmışken onun sesini duydum. Önceden duyduğumda bana huzur ve heyecan veren fakat şimdi kalbimde ufak ama çok can yakan bir sızlama bırakan sesini.

"Rüya nereye gidiyorsun?"

Gözlerimi kapattım. Duyduğum acıyı tarif edemezdim. O halde ona ne diyebilirdim ki?
Bağırıp çağıysa mıydım? Canımın daha fazla yanmasından başka ne değişecekti?

Onunla kavga edersem eğer az önce olanlar hiç yaşanmamış gibi olacak mıydı?

Ona hiç bakmadan devam ettim yoluma. Fakat daha bir adım atmadan tekrar seslendi.

"Rüya dur, nereye gidiyorsun dedim sana? Aklından ne geçiyor senin?"

İstemsizce güldüm. Belki yarım saat önce bunu bana dese, onun beni çok düşündüğünü falan sanardım.

Bu düşünceyle engel olamadım kendime. Bakışlarımı ona çevirdiğimde tekrar güldüm. Bilmiyorum, belki de dışardan deli gibi gözüküyordum. Ama bi de siz düşünün, sizinle gönül eğlendiren şerefsiz, geçmiş karşınıza sizin hakkınızda endişeleniyor. Hadi ama, çok komik değil mi?

Yüzümdeki gülüş aniden silinirken ben önüme döndüm ve yürümeye devam ettim. Bu sefer hızlı adım atmıştım fakat önce onun sesini sonra elini kolumda hissetmem bir oldu.

"Rüya allah aşkına napıyorsun sen? Bir şey demeyecek misin, bağırıp çağırmayacak mısın? Öylece çekip-"

Gözlerimi onun elini kolumda hissetmemle sıkıca yumdum. Keşke yummaz olsaydım. Onunla sarıldığımız an, onun bana dokunduğu ve benim duygularımın kanatlandığı her an bir bir aklıma, gözümün önüne gelmeye başladı.

O anlardaki mutluluğuma yaptığı bu infaz.. Gerçekten bunu kaldırabilir miydim bilmiyorum. Ama şu an içimde patlayan yanardağ masum duygularım içindi.

"Dokunma bana! Bir daha sakın dokunma bana."

Avazım çıktığı kadar bağırdım ve kolumu çektim ondan.

"Ne söylememi bekliyorsun ha? Bağırıp çağırınca her şey yoluna mı girecek yani? Tüm bu olanlar yok olup gidecek mi? Bunun kime ne faydası var? Zaten tek hedefiniz ben değil miyim? Bak, hedefi zaten vurdunuz. O zaman neyi zorluyorsun? Sana neden yaptın diye bağırarak seni daha da mı mutlu ediyim? Daha fazla acı çektiğimi mi görmek istiyorsun?"

EFDALYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin