1 Ay Sonra...
Efdal tam 1 ay boyunca her gün düzenli olarak gelmişti. Her gün Rüya'nın gözlerini açma ihtimaliyle umutlanıp kendini motive etmişti. Ama artık ne bu motive ne de anlattığı hayaller yetiyordu.
Bu hayalleri anlatmaya başladığı ilk gün içinde oluşan mutluluk, rahatlama ve huzurdan eser kalmamıştı. Artık anlatırken gülmeyi bırak, gülümsemiyordu bile. Gözlerindeki akmaya zorlayan yaşları zor engelliyordu. Çünkü o artık hayal anlatmak istemiyordu, bu hayalleri bizzat yaşamak istiyordu.
Artık bu hayalleri düşünmek ona sanki bu anları hiç yaşayamayacağını hatırlatıyordu. Artık o okyanus mavisi gözlerin hayalini kurmak istemiyordu, artık o gözlere doyasıya bakabilmek istiyordu. Rüya neden uyanmıyordu ki sanki?
Koskoca 1 ay.. Dile kolay tam 1 ay geçmişti. Rüya ara sıra bazı tepkiler vermişti ama hayır, asla gözlerini açmamıştı. Doktorlar değerlerinin çok iyi olduğunu söylemesine rağmen bir değişiklik yoktu. Böyle bir şey mümkün müydü? Nasıl hem iyi hem de kötü olabiliyordu?
Kahretsin, bu gidişle Efdal kafayı yiyecekti. Sevmenin bu kadar acı verdiğini bilmiyordu Efdal. Ama artık anlamıştı, insanın gerçekten sevdiği zaman çekebileceği ve katlanabileceği acının haddi hesabı yoktu.
Efdal koridorda yorgunluğu ayak sesinden bile belli olan bir şekilde yavaş adımlarla ilerliyordu. Kapının önünde bekleyen ve en az Efdal kadar kötü halde olan Burak ise Efdal'i görünce ayağa kalktı.
Yorgun sesiyle ilk konuşan o olmuştu.
"Hoşgeldin."
Efdal'in cevap vermeye bile hali yoktu. Uykusuzluğunu morluğuyla ve kızarıklığıyla belli eden gözlerini Burak'a çevirerek ufak bir baş jestinden sonra içeriye girdi.
Yine aynı manzara...
Her yerde o kablolu makineler, duymaktan artık nefret ettiği fakat asla durmasını istemeyeceği o makine sesi ve sanki cansız bir manken gibi yatan güzeller güzeli sevdiği.. Her gün gördüğü bu manzara artık acıtacak can bırakmamıştı Efdalde. Canı çok yanıyordu ve bu acıyı hiçbir şey azaltamıyordu.
Yanına yaklaşarak her gün oturduğu sandalyeye oturdu.
"Merhaba güzelim, bak yine geldim. Artık sen de sıkılmışsındır benim sesimi duymaktan ama napıyım. Seni görmeden yapamıyorum. Hadi uyan da artık gidelim burdan."
Efdal kendisini zor tutuyordu. Her gün söylediği bu cümleler her seferinde daha fazla yakıyordu canını.
"İstersen beni hiç affetme güzelim. Hatta ne yap biliyor musun, uyan ve şu kenardaki Allah'ın belası makineleri kafama falan at. Tüm sinirini çıkar benden. Yeter ki uyan.. Lütfen güzelim, nolur uyan. Ben artık.. dayanamıyorum."
Efdal yine ufak bir umut parıltısıyla baktı Rüya'ya. Elbetteki gördüğü yine aynı manzaraydı.
Efdal kendini tutamadı daha fazla. Bir sinirle fırladı yerinden, devirdi oturduğu sandalyeyi. İçindeki acıyı ve öfkeyi artık tutamıyordu, sığdıramıyordu. Ve bugün, onu taşırmıştı.
Ses tonunu ayarlayamadan bağırdı Efdal. Bağırmasına rağmen sesindeki titreme yok olmamıştı Efdal'in.
"Yeter artık Rüya yeter. Ben dayanamıyorum anlıyor musun? Sensiz yapamıyorum, her gün gelip de buraya seni bu halde görmeyi kaldıramıyorum. Uyan artık, lütfen uyan."
Efdal ellerini saçlarından geçirip arkasındaki sandalyeye bir sinirle sert bir tekme attı. Sandalye duvara yapıştığında çıkan gürültüyle Burak da hemen yerinden fırlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFDALYA
General Fiction"Burada kimse yok ki Rüya." Can'ın sesini duyduğumda bunu çoktan fark etmiştim. Ama daha 1 saniye önce ordaydı. "Ama daha şimdi oradaydı. Nereye gitti ki?" Omzuma değen ellerle ani bir ürkmeden sonra ellerin sahibine döndüm. "Canım bak orada kimse...