KK🔸12

3.5K 368 225
                                    

b e n g e l d i m 24.06.21

▪️Medya; Umut Capone-Sönmedi (Şarkının slow hali, benim hoşuma gitti. Onunla okumaya başlayın lütfen.) 🎶

Duyuru bölümünde yazdıklarımı silip bölümü üzerine yazdım. O yüzden votelemiş olabilirsiniz.

İnstagram'a gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ederim. Keyifle okuyun.

🔸

"Mutsuzum."

Başımı elimdeki notlarımdan ayırıp Münire'ye baktım. Yemekten sonra bahçede oturmak istemişlerdi. Ben de notlarımı yanıma almıştım. Yurdun arka bahçesinde bir voleybol sahası vardı. Zemin betondu ama yeterli gibiydi.

"Emirhan mı yine?" diye sordu Hilal. Yemekte aldığı elmayı yiyordu.

"Bilmem ki." diyerek omzunu silkti. Göz ucuyla Dicle'ye baktım. Dalgın bakışlarla karşıdaki çam ağacına bakıyordu.

"Münire," diye söze girdim. Gözlerini bana çevirdi. "Kendinde sakın suç arama. Bu onun şerefsizliği. Seni asla hak etmedi."

Gözleri yaşardı ama ağlamadı. Başını kaldırıp gökyüzüne baktığında gözyaşlarını geri göndermeye çalıştığının farkındaydım. Arkadaşlarımın mutsuz olması beni de çok üzüyordu.

Hilal "Artık çok temkinli olacaksın mesela." dedi. "O çocuğun sana öğrettiği bir şey var artık. Güvenememek kötü bir şey ama olması gereken bu. Sinsi biri melek çıkar, melek sandığımız şeytan." Ona hak verdim. Ne anlatmaya çalıştığını anlamıştım. Umarım Münire de anlardı. Zamanla daha az hatırlayacağını biliyordum. Hep öyle olurdu. Unuturdu demiyorum ama daha az hatırlayacaktı.

"Sen nasılsın Dicle?" diye sordu Hilal. Elmasını sapı ve çekirdeğine kadar yemişti. Ben yemeden önce bıçakla içini kesin oyardım.

Dicle bize döndü. Başına örttüğü başörtüsünün önü açıktı. Kız yurdu olduğu için sorun etmiyor olmalıydı.

"İyiyim." dedi ama olmadığını hepimiz biliyorduk.

"Annene ulaşabildin mi?" diye sordum. Cebimdeki telefonumun bildirim sesi duyuldu ama bakmadım.

"Ulaşamadım." Sesi kırgın ve buruktu. "Benimle konuştuğunu öğrenmişlerdir."

"Annen yurdunu biliyor mu?" diye sordu Münire.

"Kimse bilmiyor. Uzaklaştırma kararından abimin haberi var mıdır?" diye sordu.

"Vardır." dedim. "Belki gelmekten vazgeçer."

"Onları tanımıyorsunuz." Gözlerini tekrar o çam ağacına çevirdi. "Mardin'de çabuk duyulur her şey."

"Şu abinle biz mi konuşsak?" diye soran Münire'ye baktım. Ciddiydi.

"İşe yaramaz. Sizin de başınız belaya girer." dediğinde kaşlarımı çattım. Notlarımı yanımdaki boşluğa bırakıp koluna dokundum.

"Bir şey kaybetmeyiz. Sadece telefonla konuşuruz. Bizi bulamaz ya?" Güven vermeye çalışıyordum. Aklıma abisiyle konuşmak hiç gelmemişti ama Münire iyi akıl etmişti.

Dicle bize teker teker baktı. Aklına sinmesi gerekiyordu. Şu an 'acaba işe yarar mı' diye düşünüyor olmalıydı.

"Ne zaman konuşacaksınız?" diye sorduğunda gülümsedim. Umut iyi ki vardı.

"Saat daha 7." dedi Hilal. "Arayalım mı?"

Kaşlarımı kaldırarak Hilal'e baktım. "Ciddi misin?" diye sordum. "Şimdi mi?"

Kahve KulübesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin