26.Bölüm

332 27 114
                                    

Isabell Alexa Rosier

22.00 - 01.09.2010

Hogwarts'daydım. Sadece Artemis, Alex ve Profesör McGonagall biliyordu benim Raven olduğumu. Sadece onlar bilebilirdi. Yıllarca uzakta dayanmıştım herkesden uzağa ama bu kadar yakınımdayken...

Şimdi anlıyordum; asıl acı veren mesafeler yüzünden olan ayrılık değildi, mesafe olmamasına rağmen olan ayrılıktı. Görüp de dokunamamaktı. Dokunup da koklayamamaktı. Hislerini paylaşamamaktı. Sarılamamaktı. 

Draco'dan hoşlanıyordum. Ama bu kadar oyun ve yalandan sonra ona Isabell olduğumu söylesem de bana dönüp bakmazdı. Aria denen kızla çok yakınlardı. Kız da Slytherin'deydi o da. Kim bilir aralarındaki ilişki neydi... Ayrıca beni ölü biliyordu. Lucius'a sorduğumda bunu kimsenin söylemediğini, kendi inanmaya başladığını söylemişti. Gelmemi bekleyememiş ve beni aklında öldürmüştü. Ruhunda öldürmüştü. Kalbinde öldürmüştü...

Ama her şeye rağmen dimdik duracaktım. Çünkü güçlüydüm ben. Öyle kalmak zorundaydım. Methanetliydim. Yorgun olabilirdim, ama benim haftalarca uyusuz kalmışlığım vardı. Mental olarak da yorgun olabilirdim, ama ben babamın o halini görüp atlatmıştım. 

Kısacası ben artık Isabell değildim. İsmimin anlamı olan Tanrı'ya adanmışlık yoktu. Artık Raven'dım. Bir kuzgun. Üstten uçarak keskin gözleriyle alanı tarayarak sadece uygunsa yere inen. Böyle yapacaktım. Görev ne diyorsa onu... Yıllarca kalbimle hareket etmedim ve bunun sonucunda babamı elde ettim. Bunu devam ettirmem gerek. Aksi taktirde kaybedeceğim şeyler olacaktır.

Yıllarca Beneditch'den hoşlandıktan sonra ayrılırken bana sarılmayı bile istememesi, aldığım ve alacağım cevaptı. Sevgi zayıflıktı. Sevgi zaaftı. Önemsemek yasaktı. Bana yasaktı... 

Odamda, uzandığım yataktan çıktım ve aşağıya indim. McGonagall bana güveniyordu bu yüzden onun, gece dışarı çıkabileceğime dair imzalamış olduğu bir izin kartı vardı yanımda.

Ortak Salon'dan çıkıp İhtiyaç odasına doğru yürümeye başladım. Seviyordum orayı. Birinci sınıfta bulmuştum orayı. İhtiyacım olan huzuru veriyordu bana. Krizlerimin oranını azaltıyordu. Kriz demişken, artık krizlerim daha kontrol altındaydı. En azından sinirimi ve nefretimi kusacak başka bir yer bulana kadar. Oraya gittiğimde kapının açılması için ne hissettiğimi içimden geçirdim. İhtiyacım olan yardımı verecektir zaten.

Kapının açılmasıyla içeride zaten başka biri olduğunu anladım. Etraf karmaşıktı. Henüz kimse ortalıkta yoktu ve ben de sessiz olmaya karar verdim. İlerleyip kafamı uzattığımda gördüğüm şeyile kalp krizi geçirecektim.

Aria. Ve. Draco. Öpüşüyordu.

Ayağım takılıp yere düştüğümde sesi duyarak bana döndüler. Benden yaklaşın 7 metre uzaktalardı. Yüzlerine bakmadan yerden kalkmaya çalışarak söylendim.

-B-bana aldırmayın, zaten gidiyordum.

Aria bana aklaştı.

-Ahahahaha! Bu bana artistlik taslayan kız değil mi Draco?

Yerdeki elimin üstüne bastı. Ses çıkarmamı bekliyordu ama öyle olmamıştı.

-Bırak elimi, gideyim.

-Yalvar. Duymak istiyorum. Benim canımı yakarken hissettiklerini hissetmek istiyorum.

-Bella bırak gitsin, sırası değil şuan.

Duyduğum isimle donup kaldım. Buraya yaklaşan Draco'ya bakarken gözlerimden incinmişliğin belli olmaması için ne kadar çabaladığımı bir bilseniz...

Kuzgun - Draco Malfoy ile Hayal EtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin