30.Bölüm

325 28 101
                                    

Isabell Alexa Rosier (Raven)

12.00 - 14.11.2010

Artemis'in doğum gününü kutlamamızın üstünden iki hafta geçmişti. Pansy ve Alex'in yanyana gelmemek için verdiği çabalar dışında normal geçmişti. Bugün Hogsmade'e gidiliyordu. Temiz hava almak istediğim için ben de gitmeye karar verdim. Alex ve Artemis'ten başka kimseyle konuşmuyordum. Bunun şüphe yaratabileceğini biliyordum ama sevediğim insanlarla mıç mıç olma oyununu becemiyordum. O yüzden hiç denememiştim.

Erkekler de reddedilme korkusuyla yanıma yanaşmıyorlardı. Çünkü onları rezil edebilecek kapasitede olduğumu bliyorlardı. Bu durumda da tek gidiyordum. Öğlen yemeğinden sonra üstümü giyinip okulun kapısına yürüdüm.

 Öğlen yemeğinden sonra üstümü giyinip okulun kapısına yürüdüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Saç, kıyafet hepsi komple düşünün)

Alex gelmeyecekti. Artemis ise biriyle geldiğini söylemiş ama kim olduğunu söylememişti.

Balyumruğa girmeye karar verim. Biraz şekerleme şekerimi ve mümkünse moodumu yükseltirdi. Çokça şeker alıp ödeme yaparak çıkmıştım. Kimsenin olmadığı bir köşeye çekilip çikolata kurbağalardan birini yemek için açmıştım. Elimden kaçınca yere zıplamış, oradan da yakındaki çukurun içine zıplamıştı. Artık pislendiği için yiyemeyecektim. Suratımı buruşturup eğildiğim yerde tekrar doğrulurken kafam bir şeye çarpmıştı. Kaldırıp baktığımda bunun Mattheo olduğunu gördüm.

-Kusura bakma. 

-Sorun değil, Raven'dı değil mi?

-Evet. Mattheo olmalısın sen de.

-Nerden duydun, pek bilinen biri değilimdir.

-Eh, bana kalsın orası da. Kiminle geldin?

-Kimse. Sen?

-Kimse, henüz yeniyim kimse beni tanımıyor.

-Ah, kesinlikle yanılıyorsun. Herkes seni tanıyor. Ama yanlız gelmenin sebebi-

-Hiç bir erkeğin ilgisini çekmemem mi?

-Hayır! Kimseyle konuşmamayı seçiyorsun. Erkekler reddedilmekten çekiniyor.

-Benden korkuyorlar desene sen şuna kwqokledoıjeor

-Hayır ya abartma! Kwıfjwoej

Birlikte banka oturduk. Şekerleme torbasını uzattım.

-Hmm, olur.

Bir tane şokotop açtı ve yemeye başladı. Ben de aynısında alıp ağzıma attığımda birbirimize bakıp güldük.

-Buraya hangi okuldan geldin?

-Bir okuldan gelmedim. Buradan önce okula gitmiyordum.

-Nasıl yani?

-Basbayağı, okula gitmiyordum.

-Ama her şeyi biliyorsun?

-Minik sırrım diyelim.

-Çok da minik gözükmüyor ha?

Uzun sohbetler ve kahkahalar ardından okula geri gitmeye karar verdik. Koluna girmiştim onun. Yerler buzluydu ve kaymak istemiyordum. Biz yine ne olduğunu bile bilmediğim bir şeye gülerken karşımızdan o geçti. Gözlerimin kaymasıyla yüzümdeki gülümsemenin solması bir oldu. Aria'yla el elelerdi. Normal bir şekilde değil, kilitli şekilde.

Mattheo olanı fark etmişti, tam soracakken kolundan çıktım.

-Seninle sonra konuşalım mı? Benim minik bir işim var.

-Tabii de ned- haa. Görüşürüz Isabell.

-NE?!

-Hadi ama anlamayacağımı mı sanıyordun? Anlamak için bir dahi olmaya gerek yok. Hadi, şimdi Draco'nun yanına git ve ona ne söyleyeceksen söyle. Sonra konuşuruz.

Gülümsedim. Beni tanıyabilmişti. Kafamı iki yana sallayıp asıl hedefime odaklanıp ona doğru yürümeye başladım. Gözlerimiz kesişince iki bina arasını göstermiş ve oraya girmiştim.

Gelmesini beklerken aklımdan planımı geçirdim. Sonunda geldiğinde elini kızdan çekip ona ileride beklemesini söylemişti.

-Evet? Kenara çektiğine göre önemli bir şey olmalı.

-Lord görevin en kısa zamanda bitmesini istiyor.

-Ne? Ama zaten bir tarih ve-

-Yeni karar. Beni çağırıp söyledi. Senden istediği şey önümüzdeki bir ay içinde bunu bititrmen.

-Ama- 

-Aması yok! Bir ay içinde bitiriyorsun. Fazla uzadı bu iş zaten.

-Senin emrin mi, Lord'un mu?

-Ne-

-Sen uyduruyorsun değil mi bunu?

-Ne saçmalıyorsun sen! Seninle ne gibi bir derdim olabilir?! Ayrıca kimin emri verdiği fark etmez! Lord'un da benim de emirlerimi yerine getirme zorunluluğun var!

-Yani sen istyorsun.

-Seninle uğraşmayacağım. Bir ay içinde bitir yoksa Lord'un gazabına uğrayan ben olmayacağım.

Sinirli bir şekilde yanından geçip giderken Aria'nın bizi dinlediğini fark ettim. Merlin! Beni sınıyorsun! Sağ elimle boğazına sarılıp duvarda kaldırdığımda nefessiz kalmış çırpınıyordu. Gözlerim yeşilden maviye dönüyordu yine.

-Bana bak, sürtük, eğer tek bir yanlış hareketini daha görürsem, işkence lanetine hazır ol. Ve emin ol işareti verirken olduğum kadar insaflı olmayacağım. Sakın. Bir daha sakın. Duydun mu beni?

Sakince yüzüne doğru konuşuyordum. Son cümlemle kafasını yukarı aşağı oynatsa da kendim tatmin oluncaya kadar bırakmadım. Kız nefes ve güçsüzlükten yere yığılırken Draco aradan çıktı.

-Bella? İyi misin? Ne yaptı bu sana?

-Bir tavsiye Malfoy. Sakın benimle sinirliyken uğraşma. Sakın.

Gözlerimi anlık maviye çevrip tekrar yeşil yaptım. Bunu kontrol edebiliyordum artık.

-Sen- Isabell onunla- hayır o öldü...

Ne kadar; SENİ APTAL BEN ISABELL'İM, diye bağırmak istesem de mantığım yine bana engel olmuştu. Sadece bir ay kaldı, dayan Raven... dayan...

Draco zekiydi. Hırslı ve yaşamayı seven biriydi de. Bu görevi 1 ay içinde kesinlikle bitirecekti. Biraz ilerledikten sonra aklima gelen şeyle gülümsedim. Gerekli büyüyü yapıp yanlarına geri döndüm ve dinlemeye başladım.

-Hayır, Aria! Dikkatimi dağıtıyorsun! Görevi engelliyorsun sürekli!

-Ama Draco, ben sana yardım etmezsem kim edecek?

-Kimse. Daha rahat çalışırım en azından. Sakın peşimden girmeye çalışma. Bundan sonra yanlız çalışıyorum. Lord'a yaptığın şeyi söylemdeğime dua et.

-Ama gerçekten bir kazaydı-

-Yalanlarınla uğraşacak zamanım yok Aria. Bir ay içinde bu iş bitmezse benim işim biticek. Bir ay kadar biraz mesafeli ol.

-Ama-

-Ama deme, Aria, ama deme.

Hızlı ve sert adımlarla ondan uzaklaşırken ben de hemen arkasından oradan uzamıştım. Bakalım pamuk prensesin sırrı neydi... Yakında çıkardı kokusu.

Kuzgun - Draco Malfoy ile Hayal EtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin