Çok şükür iyileştim ve geldim saat gecenin iki bilmem kaçı demeden bölümü paylaşıyorum. Uyanık olanlar halaya, uyuyanlar da sabaha artık. Hadi sizi bölümle baş başa bırakıp aranızdan çekiliyorum. SEVİLİYORSUNUZ.
............................
Ne kadar orada kaldığını bilmiyordu ama koluna dokunulmasıyla irkilerek kendine geldi. Arkasına dönünce Baran'ı görmüştü. İşte o an az evvel akamayan yaşlar yer edinmişti yanaklarında. Koskoca adam ağlamaya başlamıştı bir anda. Baran her ne kadar izlediği görüntülerden sonra ona kızgın olsa da gönlü de el vermiyordu onu bu halde tutunacak dalsız bırakmaya. Görüntüleri yolladıktan hemen sonra o da çıkmıştı yola.
"Nazlı nerede?"
Galip içinde bulunduğu transtan ancak bu soruyla kurtulabilmişti.
"B-ben bilmiyorum. Giremedim içeri."
O anda idrak ettiği gerçekle sertçe yüzünü sıvazladı.
"Yalnız, yalnız kaldı Baran."
Galip sözleri bitince koşarak içeri girmişti. Baran da arkasından. İçeride küçük bir koşuşturmanın ardından Nazlı'nın ameliyatta olduğunu öğrenebilmişti Galip. Neredeyse yarım saattir kapının önünde olduğu düşünülürse uzun bir zamandı yarım saat. Galip ne yapacağını kestiremiyordu. Elinden bir şey gelmiyordu ama burada böylece durmak çok yıkıcıydı. Aynı iki ay evvelinde olduğu gibi. Bir farkla. Bu defa onun içeride olmasına sebep olan kendisiydi. Sessizce bir duvar kenarına yaslanarak oturdu Galip. Parmağındaki yüzüğe bakarken bir an bile aklından çıkmıyordu Nazlı'sı. Nasıl yapmıştı ona bunu? Nasıl dinlemezdi kıymetlisini?
Ameliyathanenin kapısının açılmasıyla hızla ayağa kalktı Galip. Kapıdan çıkan doktora yaklaşıp acınası haliyle sordu.
"Nazlım iyi mi doktor bey?"
Doktor karşısındaki asker üniformalı adama üzüntüyle baktı.
"Eşinizin durumu şuan için iyi fakat ne yazık ki bebek için aynısını söyleyemeyeceğim. Eşiniz buraya geldiğinde zaten düşük gerçekleşmişti. Nazlı hanım birazdan odaya alınacak. Birkaç saatte kendisine gelecektir."
Galip'in, duydukları karşısında sanki yer ayağının altından çekilmişti. Heybetli bedeni sarsılmış Baran tutmasa yeri boylayacaktı. Kıymetlisine zarar vermişti. Gözünden sakındığı Nazlı'sına başkası değil bizzat kendisi zarar vermişti. Keşke dedi dilim kopsaydı da söylemeseydim o sözleri. Ama artık her şey için çok geçti. Nazlı yarinin can ocağına bir kibrit atmış ve yanmasını bekliyordu Galip. Nazlı öğrendiğinde uyandığında ne olacaktı? Ne diyecekti Galip ona? Ellerinde kendi bebeğinin kanı vardı Galip'in. Kendi canına kıymıştı. Nazlı da böyle düşünecekti. Galip o an aklına gelen ihtimalle yutkunamadı bile. Nazlı ya ondan gitmek isterse? İçindeki bencil ses bağırıyordu. O giderse yaşayamazsın! İçi avaz avazdı. Ne hissedeceğini bile karıştırıyordu. İlk defa birkaç saat evvel baba olacağını öğrenmişti ve birkaç saat sonra ise kendi bebeğinin canına sebep olduğunu öğreniyordu. Kendi bu kadar yıkıldıysa Nazlı ne hale gelecekti kim bilir. Pişmanlık duygusunu iliklerine kadar hissetti Galip. Vicdanına o kadar ağır bir yük binmişti ki Nazlı affetse dahi kalkmayacaktı o yük oradan. Belki de ölene dek bu vicdan yükü peşini bırakmayacaktı Galip'in.
"Galip, doktor hanım seni odasına bekliyor. Sen git ben Nazlı'nın yanında beklerim."
Galip düşüncelerinden sıyrılırken kafası ile onaylayıp doktorun odasına yöneldi. Kapının önüne varınca kapıyı tıklatıp içeri girdi yavaşça Galip. Doktor eliyle masanın önündeki koltuklara buyur ederken adamın gözlerine baktı. Ruhsuz bakıyordu karşısındaki adam. Üzüldü kadın, adamın perişan haline ama soğukkanlı davranması gerekiyordu. Galip yerine yerleştikten sonra tek kelime bile etmeden doktoru bekledi. Çabucak buradan çıkıp Nazlı'nın yanına gitmek istiyordu. Biliyordu ki uyandığında yanında görmek isteyeceği son insan bile olmayacaktı. O yüzden o uyanmadan biraz olsun hasret giderebilirdi belki. Zira uyandığında kendisinin de o mavi gözlere bakacak yüzü yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Safderun
RomancePaçasını kurtarmak için ortaya attığı yalanın onu bu kadar farklı noktalara sürükleyebileceğini hiç düşünmemişti öğretmen hanım. Çünkü atladığı ufak bir nokta vardı; kader. Doğu'da görev yapmak için yanıp tutuşan ve gönüllü olarak bunu yapmayı başa...