İyi okumalar! Hatalarım için özür dilerim.
Mert arabada giderken sinirle söylenmeyi de ihmal etmiyordu. Nevzat'ın kötü biri olmadığını biliyordu ama yine de kardeşinin yanında istemiyordu o herifi. Kırmızı ışıkta durduğu sırada çalan telefonunu Bluetooth ile cevapladı Mert. Kimin aradığını bakmaksızın.
"Konuş."
Kesin ve netti Mert. Bunu emir vermek olarak görmüyordu. Bu tip kısa kelimeler onun için tasarruf niteliğindeydi. E tabi bir de sinirli olduğu gerçeği vardı. Telefonun karşı tarafında sinrili bir mırıltı diyar gibi olsa da umursamadı Mert.
"Mert Bey, Zeynep ben. Az evvel çıktığınızı gördüm ve öğleden sonra olan toplantımızı hatırlatmak istedim. Sürmene'ye Darcın ailesi için yapılacak olan yayla evinin çizim ve planlarını özel olarak yeniden gözden geçirmek istediğinizi söylemiştiniz."
Mert duyduğu ses ile bir nebze de olsa dinginleşmişti. Arayan geçen hafta işe aldıkları baş mimarları Zeynep Hanım'dı. Mert'in Trabzon'da kalmaya ikna olma sebebi. Mert nedense bu kadını gördükçe onu tanıma hissiyle dolup taşıyordu.
Işığın yeşile dönmesiyle harekete geçerken telefondaki kadını cevapladı Mert.
"Zeynep hanım çok önemli özel bir meseleden dolayı şirketten ayrılmam gerekti ve bugün dönemeyeceğim. Çizimleri benim evime getirirseniz sevinirim. Evin konumu atarım birazdan."
Mert keyiflice gülümserken Zeynep saçını başını yolmak üzereydi. Bu adam neden sürekli emrivaki ve emirle iş yürütüyordu acaba. Keşke babası burda olsaydı da gününü gösterseydi bu herife de, Emre'ye yaptığı gibi. Zeynep derin derin nefesler alıp verirken 'peki' deyip kapattı telefonu. Nereden girmişti acaba bu işe.
Elindeki telefonu cebine atarken bir yandan da alnını ovuyordu sakinleşmek adına. Duyduğu mesaj sesiyle siniri bir kat daha arttı. İş tanımı içinde evlere servis çizimler var mıydı acaba? Patron bozuntusu.
Zeynep sinirle odasına dönerken Mert de eve varmıştı çoktan. Arabasını park edip hızla eve çıkmış ve anahtarını kullanarak içeri girmişti. Ceketini vestiyere asarken nevzat'ın sesini duyunca yüzünü buruşturdu.
"Salondayım."
Mert yüzünü sıvazlayıp salona girdi. Nevzat'ı görünce ilkin kaşları çatıldı. Bu herifin en son saçları yok muydu? Mert çok da umursamadan tekli koltuğa attı kendini. Nevzat'ın suratına anlat der gibi baktı. Aslında yüzündeki ifade hiç hoşuna gitmiyordu şuan. Konunun Feride ile ilgili olduğunu söylemişti. Bu zaten gerilmesi için başlı başına bir sebepken şimdi bir de bu herifin acı çeker gibi bakışları iyice canını sıkmıştı.
Nevzat sözü evirip çevirmeyi sevmez ne söyleyecekse açık açık söylemeyi tercih ederdi her zaman. Ama söyleyecekleri canını yakarken ağzını açası yoktu genç adamın. Yine de Mert ile konuşması gerekiyordu.
"Feride'nin saçlarını kestik."
Mert duydukları ile biri ona kuvvetlice vurmuş da acısıyla kıvranıyormuş gibi hissetti kendini. Dolan gözlerini saklamak için gözlerini sıkıca yumup yüzünü buruşturdu. Kardeşi avuçlarından kayıp gidiyordu. Onun ise elinden hiçbir şey gelmiyordu. Aldığı nefes boğazına takılıyordu. Çaresizliği hiç bu kadar derinden hissetmemişti. Hapishanedeyken bile bu kadar çıkmazda hissetmiyordu kendini.
Nevzat karşısında oturan adamın sözleriyle adeta dağılışını izliyordu. Mert birkaç saniyenin ardından yüzünü sertçe sıvazladı ve adeta fısıltıyla konuştu.
"Sen de o yüzden... Nerede Feride'm"
Nevzat önce onu kafasıyla onaylayıp ardından hemen lafa girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Safderun
RomancePaçasını kurtarmak için ortaya attığı yalanın onu bu kadar farklı noktalara sürükleyebileceğini hiç düşünmemişti öğretmen hanım. Çünkü atladığı ufak bir nokta vardı; kader. Doğu'da görev yapmak için yanıp tutuşan ve gönüllü olarak bunu yapmayı başa...