Nişanlımın annesi? Pardon ben tam algılayamadım galiba. Benim nişanlım kimdi ki? Düşün Gülfeyza düşün. Hayır. Yo yo yo. O değildir değil mi? Ama o olamaz ki. Daha adamın haberi yokken nasıl annesinin haberi olacak. Ahhh! Olmuş işte. Kadının seslenmesiyle kendime gelip içeri girebilmesi için kenara çekildim."Aa kizum çeki kenara da geçeyum içeru. Buralarun soğuğu pek bir yamanmış."
Sevgili kayınvalidem içeri girince kapıyı kapattım ve hızla salona girdim. Benim biricik koltuğuma oturan kadına gergince gülümseyip gözlüğümü düzelterek "Kusra bakmayın ben okuldan daha yeni geldim de henüz sobayı yakmaya fırsat bulamadım ama hemen yakıyorum. Siz burda bekleyin ben de bir kovayı hazırlayıp geleyim." dedim ve bir hışımla kadının cevap vermesini beklemeden kendimi dışarı attım.
Odunluğa doğru yürürken bir yandan da hızla telefonumu çıkarıp Zeynep'i aramaya başladım. Ikinci çalışta açılan telefonla Zeynep'e konuşma izni vermeden ve içerideki kadının beni duymayacağından emin olduktan sonra konuşmaya başladım.
"ZEYNEP BANA YARDIM ET! SEN HAKLIYDIN, BEN BITTIM! ÖLDÜM BEN.CENAZEME BEKLERIM KARDEŞİM.!"
Konuşmaya devam ederken karşıdan duyduğum tiz çığlıkla susmak zorunda kaldım.
"Ay bir dur! Arpan bol geldi heralde Gül'üm. Ne o Karadeniz'de gemilerin mi battı da böyle tutuştun?"Allah'ım ya Karadeniz diyo bana diyo deliricem.
"Zeynep bana Karadeniz deme hatta bana şuan hiçbir şey deme sadece dinle. ..... Ben şimdi ne yapıcam Zeyno? Kadın içerde beni bekliyor! Yardım et, akıl ver bana."
Zeynep'e olanları anlatırken bir yandan da soba için kova hazırlamıştım sonuçta içerde kadın bekliyordu. Telefondan Zeynep'in sesi gelince odağımı ona yönelttim.
"Ah be Gülfeyza ben sana demiştim demek istemiyorum ama demiştim be kardeşim. Neyse artık tamam şimdi sen git gelin rolünü oynamaya devam et. Ben de yarına kadar bir şeyler bulmaya çalışıyım."
"Cansın sen can neyse ben kadını daha fazla bekletmiyim. Yarın görüşürüz. Öptüm."
Zeynep'in cevap vermesini beklemeden telefonu kapatıp kabanımın cebine attım. Önümdeki dolu kovayı zorlukla kaldırıp hızlı olmaya çalışarak evin kapısına geldim ve boşta kalan elimle kapıya vurdum. Birkaç saniye geçti geçmedi kapı açıldı ve ben de sonunda dışarıya nispeten daha sıcak evime girebildim. Kayınvalidem (!) kapıyı kapatmış arkamdan geliyordu. Kovayı sobaya yerleştirirken bir yandan da Sevgi hanıma hitaben konuşuyordum.
"Kusra bakmayın geciktim. Inşallah çok üşümemişsinizdir."
Sobayı yakmak için kadına sırtım dönük duruyordum bu yüzden ne tepkiler verdiğini göremiyordum.
"Yok evladum sen kada deyul en azundan."
Soğuktan titreyen ellerimle sobayı tutuşturmaya çalışırken dua ediyorumdum. Inşallah Baran Bey duymamıştır diye. Ama bu kadın eğer benim yalanımı duyduysa....E o zaman o adam da duymuştur. Ama neden ilk o değil de annesi gelmişti ki. E bu kadın her şeyi gerçek sanıyor. Ama adam yalan olduğunu biliyor. Üçgenin iç açıları toplamı yüz seksense ilk Osmanlı padişahı Osman Gazi'dir. Ahh yine saçmaladım. Sobadan çatırdama sesleri gelince tutuştuğunu anladım (çünkü çok zekiyim) ve kapağını kapattım. Karar alındı. Zeynep bir çözüm bulama kadar, hiç olmadı sevgili nişanlım gelene kadar bu kadına sahte de olsa gelin olacaktım.
Içerisi şimdiden ısınmaya başlamıştı bile. Kim ne derse desin soba denen icat birtane. Arkamdaki koltukta oturan kadına dönünce beğeni ile beni süzdüğünü gördüm. Keşke böyle bakmasa utanıyorum biri bana bu kadar dikkatle bakınca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Safderun
RomancePaçasını kurtarmak için ortaya attığı yalanın onu bu kadar farklı noktalara sürükleyebileceğini hiç düşünmemişti öğretmen hanım. Çünkü atladığı ufak bir nokta vardı; kader. Doğu'da görev yapmak için yanıp tutuşan ve gönüllü olarak bunu yapmayı başa...