Baran Alp SANCAR
Insanın sahip olduğu şeyleri koruması her zaman zor bir işmiş gibi gelirdi bana. Hele ki değerliyse elindeki daha bir zormuş gibi gelirdi. Ta ki bir şeyleri koruyabilmenin tadına varana kadar.
Ilk defa on yaşımdayken hissetmiştim bu duyguyu. Erkek kardeşimi ona bulaşan birkaç arkadaşından korumuştum. Bu ilkti belki ama kesinlikle son değildi. Koruma duygum geliştikçe kendimi, etrafımdakileri ve etrafımdaki insanların haklarını korumak artık benim için bir alışkanlık gibi olmuştu. Büyüdükçe bu huy daha belirgin hale gelmişti.
Mahallede herkes avukat olacağıma dair kesin gözüyle bakıyorlardı. Fakat benim aklım da fikrim de kalbim de hiçbir zaman avukatlıktan yana olmamıştı. Bir kere ben hiçbir zaman pasif bir savunma içinde olamıyordum. Fıtrat olarak oturarak savunamıyordum insanları. Illa birilerini kaşımam lazımdı. Yoksa bende bir kaşıntı başlıyordu. Biraz daha büyüyünce babam benim için bir idol haline gelmeye başlamıştı. Çünkü o öyle bir şeyi koruyordu ki anlatılmaz sadece ama sadece yaşanırdı verdiği memnuniyet.
Benim babam vatanı koruyordu.
Hem de hiç korkmadan, yılmadan, yıkılmadan. O zaman kafama koymuştum işte asker olmayı. Ben onsekiz yaşındayken babam gittiği bir operasyonda şehit düşmüştü. Aslına bakılırsa fikirlerimi ateşleyen asıl sebep buydu. Bu sefer korunması gereken vatandı.
Şimdi ise gururla mesleğimi icra ediyordum. Ve koruyabileceğim en değerli şeyi koruyordum.
Vatanımı.
..................
Merhaba arkadaşlar. Bu benim ilk kitabım ve ben ilk defa bu temada bir kitap yazıyorum ve açıkçası pek bir bilgiye sahip değilim. Bu sebeple hatam olursa uygun bir dille bana bildirirseniz sevinirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Safderun
RomansaPaçasını kurtarmak için ortaya attığı yalanın onu bu kadar farklı noktalara sürükleyebileceğini hiç düşünmemişti öğretmen hanım. Çünkü atladığı ufak bir nokta vardı; kader. Doğu'da görev yapmak için yanıp tutuşan ve gönüllü olarak bunu yapmayı başa...