Baran Alp Sancar
"Asker! Şınav pozisyonu al!"
Komutanlarının sesiyle birlikte yirmi özel harekatçı birden talim alanında yere paralel bir şekilde konumlanmış ve gelecek olan bir sonraki emri beklemeye koyulmuşlardı. Şafak daha sökmemiş olmasına rağmen burada olma sebepleri elbetteki yaptıkları hatanın bedeliydi.
"1!"
Adam bağırmıyor adeta kükrüyordu. Onun bağırması dağlara çarpıp geri döndüğünde tüm askerlerin korkudan içini titretmişti. Baran üsteğmen vatan konusunda asla taviz vermezdi. Askerler emrini yerine getirir getirmez bir yenisi ve bir yenisi eklendi.
"1!"
"1!"
Adam yılmamış tam elli kez bir demişti. Tek bir er bile tabiri caizse 'gık' dahi dememişti.
"Asker! Ayağa!"
Yine aynı düzenle ayağa kalkıp hazır ola duran askerlerine baktı Baran. Hepsini nerdeyse kardeşinden daha çok seviyordu ve bunca yaptıkları bu yüzdendi. Onlar evlerine, ailelerine, eşlerine, çocuklarına sağ salim kavuşabilsinler diye.
Kendi mi? Allah şahidiydi ki kendini bir gram önemsemiyordu. Onun mezarı bu dağın bir yanıydı zaten. Onun iki önemli vazifesi vardı. Biri vatanını korumak diğeri ise herbiri pırlanta olan bu erleri evlerine sağ salim kavuşturmak.
"Düşman sizin süslenmenizi beklemez beyler! Beklemiyor! Bunu siz de ben de çok iyi biliyoruz!"
Derin bir nefes çekti içine Baran. İçine çektiği hava soğuk olsa da bulunduğu yer cehennem olunca içini yakıyordu bu nefes.
"Eğer kendi canınızı umursamıyorsanız geride bıraktıklarınızı düşünün! Karınızı, çocuğunuzu, ananızı, babanızı düşünün!! Iki gün önce şehit düşen Subay Fırat'ı düşünün!!"
Adam bıraktığı etkinin kalıcı olmasını istiyordu. Ki karşısındaki adamların bir anda kararan gözleriyle hedefe ulaştığını anladı. Üzerini göstererek
"Bu kamuflaj en fazla üç dakika içinde eksiksiz üzerinizde olacak! Anlaşıldı mı!?" dedi.
Duyduğu toplu ve gür ses birleşimi ise onu tatmin etmişti.
"Emredersiniz komutanım!"
Baran gülümseme isteğini bastırıp sert yüzü ve bariton sesiyle konuştu.
"Asker derhal yatakhaneye!"
Tam hareket haline geçeceklerken kendini tutamayan Baran üsteğmen
"Üzerine geceliğini giymeden o yatağa giren sabah kendini yine şınav çekerken bulur!" dedi ve askerlerini arkasında bırakarak içeri girdi.
Evet belki eksilerde dolaşan hava sıcaklıklarında elli şınav acımasızlıkmış gibiydi ama herkes Üsteğmen Baran Alp Sancar'ın emrindeki askerlere karşı merhametinin ne derece olduğunu iyi bilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Safderun
RomancePaçasını kurtarmak için ortaya attığı yalanın onu bu kadar farklı noktalara sürükleyebileceğini hiç düşünmemişti öğretmen hanım. Çünkü atladığı ufak bir nokta vardı; kader. Doğu'da görev yapmak için yanıp tutuşan ve gönüllü olarak bunu yapmayı başa...