Ben geldim.
Gözlerim şokla kocaman olurken hedefimde tabiki de Baran vardı. O ise annesine bakıyordu. Allah'ım şuracıkta düşüp bayılıcam şimdi. Tam ortamı dağıtacak bir hamle yapacakken Baran söze girdi. Ve söyledikleri ile benim sakinleşmemi sağladı.
"Anacım sen neden acele ediyorsun? Böyle bir şeyi kabul edemem çünkü bu Gülfeyza'ya haksızlık olur. O her şeyin en güzelini hak ediyor. Böyle yangından mal kaçırır gibi olur mu ha?"
Sevgi anne Baran'ın söyledikleriyle tatmin olmamış gibi görünüyordu. Oysa çok da ikna ediciydi ama işte analık içgüdüsü heralde anlıyorsa kadın yalan olduğunu. Sevgi anne çenesini havaya dikti ve bize üstten bakarak konuşmaya başladı.
"Ha bu lafı edene bak hele. Anasuna haber etmedan kizu alayi, söz takayi. Gelmuş bida şimdu anasuna diyı ki acela ediymişum. Tipe bak da. Ben anlamam uşağum o nikah olacak deduysam olacak. O kada!"
Sözü biter bitmez odadan çıktı. Kadın haklı daha on dakika evvel biz dedik beklemek istemedik diye şimdi de aceleye gerek yok diyoruz. Sevgi annenin ardından salon derin bir sessizliğe gömüldü. Şimdi ne olacaktı. Kendimi yanlışlıkla bir bataklığa basmış gibi hissediyordum. Şimdi ise çırpındıkça batıyordum. Hatta batıyorduk. Gözlerimi kapatıp sakinleşmek için içime derin bir nefes çektim.
"Şimdi ne yapacağız? Sevgi annem çok kararlı görünüyor. Baran bisey yap lütfen daha fazla yalan söylemek istemiyorum ben."
Sözlerimle kafası yerde olan Baran doğruldu ve bana baktı. Ona ilk defa sadece ismi ile hitap ediyorum. Garip hissetmiştim. Baran ufak bir tebessüm edip kafa salladı ve ayağa kalktı.
"Merak etme ben şimdi konuşurum onunla. İkna ederim onu."
Ben de ona gülümsedim ve kafamı salladım. Ve salondan çıkışını izledim. Heybetli adam vesselam. Ayh estağfurullah neler dönüyor be benim beynimde. Neyse beynimi boş şeylerden kurtarmak için yemek hazırlıyim bari.
......................................
Baran Alp Sancar
Karşımdaki kapıya bakarken anneme ne söyleyeceğimi kafamda tartıyordum. Daha fazla beklememek adına kapıyı çalıp annemin itiraz etmesine müsaade etmeden içeri girdim. Yüzünü benden çevirmiş yatakta oturuyordu. İstediği şeyler olmayınca hep böyle yapardı. Kapıyı kapatıp annemin dizinin dibine dizlerimin üstüne çöktüm ve elini avucum içine alıp öpücüklere boğdum.
"Yapma böyle anacım be. Üzme beni de gelinini de. Tamam biz bir eşeklik ettik sana haber vermeden bir işe kalkıştık. Haklısın hata ettik ama her şeyi aceleye getirerek cezalandırma bizi."
Annem anlık yüzüme bakıp yine çevirdi kafasını.
"Neyun cezasu uşağum ben sizin mürüvvetinizu görmek istiyrum sadece."
Ufak bir kahkaha atıp elinin üzerine bir öpücük daha konuşurdum.
"Hadi ama anne. Gül'ü kandırabilirsin bu numaralarla ama bunca yıllık oğlunu değil. Tanıyorum seni. Sırf haber etmedik diye ısrar ediyorsun. Bak sana söz en yakın zamanda izin alıp yanına gelicez ve anlı şanlı bir düğün ile evlenicez. Trabzon'da düğünümüzü duymayan kalmayacak."
Sözlerime karşın annem gözleri ışıldayarak bana döndü ve yüzümü avuçladı.
"Uyyy. Sahi mi diysun uşağum. Oy anam o dillere kurban. Bak ha buraya yazayrum. En geç uç ay içinde Trabzon'da olmaz isenuz ha buraya nikah memuruyla gelirum haberun olsun."
Anneme kafamı sallarken bir yandan da derin bir oh çektim üç ay gayet uzun bir süreydi. Tabi Gülfeyza öğrenmediği sürece. Yoksa bu üç ayı bana zehir ederdi muhtemelen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Safderun
RomancePaçasını kurtarmak için ortaya attığı yalanın onu bu kadar farklı noktalara sürükleyebileceğini hiç düşünmemişti öğretmen hanım. Çünkü atladığı ufak bir nokta vardı; kader. Doğu'da görev yapmak için yanıp tutuşan ve gönüllü olarak bunu yapmayı başa...