Dudaklarınızda ufak da olsa bir tebessüm oluşması dileğiyle.
Medya FerideFeride GÜNER
Oturduğum bankta ayaklarımı ileri geri sallıyordum. Etraftaki çocuk ve kuş cıvıltıları kulağıma çok uzaktan geliyor gibi hissediyordum. Kulaklarımda tek bir ses ve söyledikleri dönüp duruyordu. Duymak istemiyordum, yok saymak istiyordum ama bir şeyleri yok saymak için gözlerimi kapatmam yeterli olmuyordu artık.
Küçükken çok kolaydı oysa ki. Gözlerimi kapatırdım ve odamda olduğunu sandığım canavarları yok sayardım. çocuk aklı işte. Olmayan canavarı yok saymak çok kolaydı. Peki şuan benim bedenimde bulunduğu gerçeğini kabul etmek istemediğim, kendisi küçük ama etkileri büyük canavarı nasıl yok sayacaktım. Gözlerimi kapatınca olmuyor çünkü.
Bir saat önce
Oturduğum koltukta rahatsızca kıpırdandım. Bir an evvel sonuçları öğrenip uzaklaşmak istiyordum bu hastaneden. Hiç hoş anılar biriktirememiştim burada malesef.
Karşımdaki doktor sabırsızlığımı farketmiş olacak ki elinde incelediği sonuç kağıdını masaya bırakıp gözlüklerini çıkardı ve onu da masaya bıraktı. Bu adam yavaş mıydı yoksa bana mı öyle geliyordu.
"Feride hanım hastanemize çabuk yorulma ve burun kanaması şikayetiyle gelmiştiniz. Ben de bunun üzerine sizde bir takim testler istemiştim."
Neden uzatıyordu ki bu kadar. Direkt sonucu söylese olmuyor muydu.
"Evet doktor bey."
"Sonuçlarınızı inceledim. Ve elimdeki sonuçlara göre kronik lösemi hastalığına sahipsiniz."
Duyduklarımla anlık bir duraksama yaşadım. Sanki tüm algılarım kapanmış da doktoru duyamıyormuş gibi hissediyordum.
Gayri ihtiyari ağzımdan "Ne?" kelimesi dökülüvermişti.
Karşımdaki adam anlamadığımı düşünüp tekrar açıklama yapmaya başlamıştı. Bense hala bunun gerçeklik olasılığını hesaplamaya çalışıyordum. Kan kanseri miydim ben? Sadece burnum kanamıştı iki kere o kadar. Çabuk yorulan bir tek ben değildim ki. Hiç böyle bir sonuç olacağı aklıma gelmemişti. Aklım ve kalbim son zamanlarda tek bir konuyla o kadar doluydu ki sağlığım hakkında fikir yürütmek aklıma gelmemişti. Kafamı sağa sola sallayarak bulunduğum halden kurtulmaya çalıştım. Karşımda hala açıklama yapan adama baktım. Şuan onu dinleyecek kadar iyi hissetmiyordum kendimi. Bir an önce bu odadan çıkmak istiyordum ve bir daha da dönmemek.
Şimdi
"Kronik lösemi hastalığına sahipsiniz."
Ben ona sahip olmak istememiştim ki. Kulağımda dönüp duran cümleleri telefonumdan gelen ses susturdu. Elimi cebime atıp telefonumu çıkardım. İnstagramdan bir bildirim gelmişti. Şu durumda bakmazdım aslında ama O'nunla alakalıydı. açtığım resimle gözlerim dolmaya başlamıştı.
Doktora gitmeden önce Nevzat'a mesaj atmıştım "Neredesin? Ne yapıyorsun?" diye. Bana her zamanki gibi kısa ve öz bir şekilde karakolda olduğunu söylemişti.
Şimdi Kadir'in paylaştığı fotoğrafta elinde çayla uzaklara dalmıştı. Normalde yani geçtiğimiz beş ay içinde herhangi bir vakitte olsa değil gözlerimin dolması kendimi kötü bile hissetmez koşa koşa konumdaki yere gider ve Nevzat'la vakit geçirmeye çalışırdım. Ama daha bir saat önce öğrendiğim gerçeklerin üstüne bu ağır olmuştu.
Beş ay önce -buraya gelişimizin üçüncü ayında- ilk kez köye gitmem gerektiği zaman köy meydanında görmüştüm onu. Elinde kamerasıyla gördüğü şeyleri çekiyordu. İlkin gazeteci sanmıştım onu ama yanıldığımı bir hafta sonra anlamıştım çünkü bu sefer üniformları vardı üzerinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Safderun
عاطفيةPaçasını kurtarmak için ortaya attığı yalanın onu bu kadar farklı noktalara sürükleyebileceğini hiç düşünmemişti öğretmen hanım. Çünkü atladığı ufak bir nokta vardı; kader. Doğu'da görev yapmak için yanıp tutuşan ve gönüllü olarak bunu yapmayı başa...