Bölüm ithafı hikayemize ilk defa yorum yapan tatlı okuyucum @cikolatatiryakisi 'ne. Iyi okumalar.
"Zeynep hani bir çözüm bulacaktın. Bir haftadır fos fos anca düşünüyon. Hayır hepsini geçtim bugün kadının telefonunu almaya gidicem tamirden o zaman ne halt edicem ben!"
Fısıltı şeklinde bağırarak söylediklerim Zeynep'e komik gelmiş olacak ki kikir kikirdi hanımefendi. Tam bir haftadır bir çözüm arıyoruz ama uzun süreli bir çözüm bulamıyoruz. O gün pek sevgili annecim yemekten sonra Baran Bey'i aramak istemişti. O an o kadar korktum ki ne yapacağımı bilemedim ve telaşla ve tabi ki yanlışlıkla (!) telefona su döktüm. Tabi haliyle bozulan telefon kısa süreli bir çözüm sağlarken ben hergün yeni bir yalana uyanıyordum. Ve bu durum artık gerçekten rahatsız edici olamaya başlamıştı.
Her gece yalnız kalınca vicdanımın verdiği ağırlıkla istemsiz ağlıyordum. Bir haftadır 3 kilo vermiştim resmen. Öte yandan kadın bir haftadır ne zaman Baran Bey'i aramak istese ya konuştuğumu ve iyi olduğunu söylüyordum veya telefonu açmadığını. Bir haftadır tüm hayat enerjim bitmişti. Buna sebep kesinlikle Sevgi Hanım değildi tek sebep söylediğim yalanlardı. Ve tabi vicdanım.
"Ne yapayım canım ya, Allah Allah! Bi yandan Serkan bi yandan düğün hazırlıkları falan derken kusra bakma ama sana ayırdığım beyin kapasitem azaldı. Bence sen artık akışına bırak."
Zeynep'in haklı isyanıyla söyleyecek söz bulamamıştım. Şuan benim ona düğünü ile alakalı fikir vermem gerekirdi onun bana arkamı toplamak için fikir vermesi değil. Zeynep'ten özür dileyerek telefonu kapanmıştım.
Tam bir çıkmazdaydım. Küçükken babaannemin yalan söylememek ile ilgili verdiği öğütler kulağımda çınlıyordu. Ve hayatımda söylediğim ilk yalanda ne kadar haklı olduğunu kesinlikle anlamıştım. Yalan bir sarmaşık gibi etrafımı sarmıştı ve ben ondan kurtulamıyordum.
"Kizuum! Gül yuzlüm neredesun? Gel de kahvaltu edelum."
Sevgi Hanımın sesiyle irkilip kendime geldim. Yüzümdeki ıslaklığı (ki ne zaman ağladım bilmiyorum) kurulayıp gözlüğümü taktım. Hızla odadan çıkarken "Geliyorum anne!" diye seslendim. Sanırım söylediğim yalanın tek iyi yanı Sevgi Hanım gibi bir kadını tanımak ve ona seslendigim anne vasfının sıcaklığını bana hissettirmesiydi galiba. Gerçekten de mükemmel bir insandı. Ve ben o mükemmel insana yalan söylüyordum. Harika!!
Mutfağa girince Sevgi hanımın mutfağın köşesindeki yer sonrasını donatmış ve çay bardaklarına çay doldururken buldum. Hızla eline uzanıp demliği elinden aldım ve yanaklarından öptüm.
"Ben doldururum annecim sen zaten yoruluyorsun. Tüm öğünleri hazırlamakta hala ısrarcı mısın?"
Bir de böyle bir şey var tabi Sevgi Hanım beni mutfağa sokmuyor. Çayları doldurup yerime geçerken şiveli konuşmasını dinliyordum. Çoook tatlı.
"Tabi ki israrciyum kizum. Sen ha bi sabahtan bi akşama çalışaysun. Ben burdayken lüzum yok hiç."
Ona gülümseyip kahvaltıma başlarken söylendim.
"Öyle diyorsan öyle olsun annecim. Ellerine sağlık."
"Oy benum gül yüzli kizum afiyet olsun."
Allah'ım! Dolan gözlerimi kırpıştırıp sessizce kahvaltıma devam ettim. Çift taraflı sessizliğimizi çalan zil bozmuştu. Çatalımdaki peyniri ağzıma atarak Sevgi anneme, bakacağımı belirtip ayaklandım.
Ben kapıya varana kadar zil iki defa daha çalmıştı. Bu kadar ısrarcı kimin gelebileceğini tahmin edemiyordum çünki saat daha dokuzdu. Kapıma bu kadar erken gelecek kimseyi tanımıyordum. Hayrolsun diyerek açtığım kapıyı aralayarak gelene baktım. Fakat bakmaz olaydım. Tamam bu kaçınılmaz sonun bir gün gerçekleşeceğini biliyordum ama bu kadar çabuk mu gerçekten. Bu sefer gerçekten bitmiştim. Allah'ım sen yardım et!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Safderun
RomancePaçasını kurtarmak için ortaya attığı yalanın onu bu kadar farklı noktalara sürükleyebileceğini hiç düşünmemişti öğretmen hanım. Çünkü atladığı ufak bir nokta vardı; kader. Doğu'da görev yapmak için yanıp tutuşan ve gönüllü olarak bunu yapmayı başa...