Gerçekten bu kadar hızlı davranacağınızı düşünmemiştim beğeni hakkında ama teşekkür ederim beğenen beğenmeyen herkese. Keyifli okumalar.☺️☺️Gülfeyza Yılmaz
Beynimin içinde susmayan uğultular vardı. Beni yalnız bırakmamaya yemin etmiş gibilerdi. O adamın sesi... Makasın saçlarımı keserken çıkardığı o ses...
Gözlerimi sıkıca yumup tekrar açtım. Kendime geleli yaklaşık iki saat olmuştu. Benimle ilgilenen doktor fiziksel sağlığımın yerinde olduğunu sabaha taburcu olabileceğimi söyleyip gitmişti. Psikolojik olarak destek almam gerektiğini söylemeyi de es geçmemişti tabiki. Buna ihtiyacım olduğunun farkındaydım. Ama yarım saat önce ifade verirken bile olanları anlatmak oldukça zordu. Sanki... Sanki tekrar o ana dönmüştüm. Bu yüzden bu konuda bir karara varamamıştım.
Bir de Baran vardı tabi. İlk uyandığımda henüz etrafı tam seçemezken beynim onun iri bedenini bir tehdit olarak algılamıştı ve istemsizce tepki vermiştim. Şimdi ise onun iri ve güven veren varlığını yanımda istiyordum. Arabanın önünde onu gördüğümde inanamamıştım. Artık o kadar ümidimi kaybetmiştim ki ve kendimi. Ama o gelmişti. Ve beni seviyordu.
Babam küçükken yaralandığında ben çok üzülünce hep derdi ki: "Her şerde bir hayır vardır meleğim belki de bu yara daha büyük bir yarayı engellemiştir. Belki de sonuçları iyidir. O yüzden yaşadığın her olayda hayır olanı görmeye çalış." Galiba bu yaşananların tek iyi yanı buydu. Kendimi kaybetmeden önce son duyduğum sözler.
Ellerimi yüzüme sertçe kapatık derin bir nefes aldım. Ellerimle yüzümü sıvazlarken parmaklarımda hissettiğim yumuşaklıkla gözümden akan yaşa mani olamadım. Gitmişlerdi. Saçlarım artık yoktu. Babamın dokunduğu teller gitmişti. Abimin öptüğü teller gitmişti. Ağladığım için akan burnumu çekince Sevgi annemin dikkatini çekmiş olmalıyım ki hemen yanıma geldi.
"Kizum eyi misun? Ne oldi yavricum?"
Ona cevap verecek gücü kendimde bulamadığım için kafamı saklamakla yetinmiştim.
Sevgi anne saçlarımı okşayınca ona biraz daha sokulup hıçkırığımı serbest bırakmıştım.
"Ah benum yarali kizum. Geçecek kizum geçecek. Sabret."
Derin bir nefes alıp kesik kesik konuşmaya başladım.
"A-anne Baran nerde? - hıçkırık- Neden gelmiyor?"
İçten içe benim yüzümden gelmediğinin elbetteki farkındaydım ve bu yüzden de çağırmak istemiştim. Çünkü biliyordum ki eğer ben onu çağırmazsam asla gelmezdi, benim iyiliğim için. Tabi bir de ona ihtiyacım vardı. Ona ve sevgisine. Sevgi annem benden ayrılıp beni yavaşça yatağa yatırdı.
"Kapinun önünde uşak. Bekle de çağirayum."
Ve hızla odayı terk etti. Aradan geçen birkaç dakikanın ardından odanın kapısı sakince açıldı ve kapandı. Baran gelmişti. Ama ne bana bakıyordu ne de kapının önünden ayrılıyordu.
"Baran ben özür dilerim. Ben seni baş-başka biri sanmıştım. İstemeden -hıçkırık- istemeden oldu."
Baran ağladığımı anlayınca hızla yanıma gelip yatağın kenarına oturmuştu. Eli yatağın kenarını sıkıyordu.
"Şşhhh. Sakin ol. Biliyorum. Biliyorum benden özür dilemene gerek yok. Asıl ben özür dilerim Gülfeyza bu olanların hepsi benim yüzümden oldu. Ben göreve giderken sana haber verse-"
Onun sözünü kesip isteğimi açıkça belirttim.
"Bu hiç kimsenin suçu degildi. Kimseyi suçlamadan yalnızca bana destek olsan olur mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Safderun
RomancePaçasını kurtarmak için ortaya attığı yalanın onu bu kadar farklı noktalara sürükleyebileceğini hiç düşünmemişti öğretmen hanım. Çünkü atladığı ufak bir nokta vardı; kader. Doğu'da görev yapmak için yanıp tutuşan ve gönüllü olarak bunu yapmayı başa...