Sonunda yine ben geldim. Evet yaz okuluna tövbe edeceğim. Hem yaz okulunun sınavları hem de ehliyet sınavı derken bölüm inanılmaz gecikti. Biz de bu arada büyüdük. 60k olduk. Umarım beklediğiniz sürede bizi bırakanlar olamamıştır. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim ehliyet sınavını gayet iyi bir puanla geçtim. İnşallah kendimden direksiyon sınavı için de aynı performansı bekliyorum. Dua edin canlar. Hepinizi çoooook kocaman seviyorum. Fikir, görüş ve yorumlarınızı ve tabiki beğenilerinizi bekliyorum. Umarımm fazla yazın hatası yoktur 🤦🤭😉😘
Galip'in söylediği ninni: Toygar ışıklı-ninni
Baran'ın söylediği şarkı: Pera ben sana mecburumBaran'ın evden çıkmasının ardından Canan ve Nurten ikilisi de yana yakıla çıkmışlardı evden. Başbaşa kalan muhteşem üçlü ise olanları Sevgi hanıma anlatmaya karar vermiş ve Fahriye hızla telefonuna sarılmış Sevgi hanımı aramıştı.
Sevgi hanım o sırada, gelini için aldığı yazmanın kenarını oyalamakla meşguldü. Telefonunun sesini duyunca elindeki tığı kenara bırakıp telefonu açtı.
"Alo. Fahriye kizum?"
" Benim Sevgi hala. Sana bir şey anlatmam lazım acil hala. Müsait misin?"
Sevgi hanım Fahriye'nin telaşlı sesiyle bir besmele çekmiş ardından da metanetle konuşmuştu.
"Müsaitum kizum da, hayirdur inşallah."
Fahriye neme lazım diyerek Gülfeyza hakkında bahsetmeyi en sona saklayıp ilkin olanları, Canan yenge ve Nurten halanın yaptıklarını bir bir anlattı. Zira onların hakkından ancak Sevgi Hanım gelebilirdi. Baran da kızardı elbet ama büyükleriydi sonuçta. Ama Sevgi hanım kızmakla kalmaz pişman ederdi.
Sevgi Hanım'ın duyduğu her bir kelimede laz damarı atıyor, sinirden oturduğu yerde küplere biniyordu. Fahriye en son Gülfeyza'nın gittiğini de söyleyince artık iyice dolmuş ve önü alınamaz bir duruma gelmişti.
Fahriye'ye teşekkür edip hızla telefonu kapattı Sevgi hanım. Aynı hızla evin girişine yönelmiş paltosuyla anahtarlarını alıp kendini evden dışarı atmıştı. Nasıl bilip bilmeden masum gelinini suçlar üstüne üstlük kaçıracak kadar üzerlerdi. Yıllarca huysuzluklarına karşı susmuş huydur deyip geçmişti ama bu defa söz oğlunun, kızının namusuna gelmişti. Bu müsade edip susacağı bir mevzu asla değildi.
Sevgi hanım kendi evine çok da uzak olmayan görümcesinin evine varınca hınçla yumrukladı kapıyı. Bir yandan da bağırıyordu.
"Nurten! Aç şu kapiyu, heman!"
Bağırtıları duyan meraklı komşular da çoktan pencerelerde kapı önlerinde yerlerini almışlardı bile. Sevgi hanım toplanan kalabalığı görünce daha iyi dedi içinden. Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla misali, Nurten'le Canan'a patlarken etraftakiler de ağzının payını almış olurdu bir nebze.
"Nurten! Ha kime diyrum ben. Aç şu kapiyu!"
Nurten hala ikinci direktifle birlikte yanında Canan yenge ile birlikte kapıyı araladı yavaşça. Hareketleri ürkekti. Onlar da ileri gittiklerini geç de olsa fark etmişlerdi ama iş işten geçmişti çoktan. Sevgi hanım açılan kapıyla bir iki adım geriye gidip bağırarak konuşmaya başladı.
"Siz kim oliysinuz da benum gelinumi, Baran'imun sevdiği kizu onun bunun soylediğu saçmaluklarla üziysinuz? Ben bilmiy miyum gelinumi? Benum gelinum anamun ak sütü gibi tertemizdur!!! Boyle bir söz işittiğinuz zaman bizim gelinumiz yapmaz diyeceğinuze gitmiş bir de ciğerimi üzmüşsinuz! Haddinizi bilin! Benum laz damarumla oynamayin! Yoksa ne sizin için ne de namusuma dil uzatan her kim olursa onun için hiç iyi olmaz ha bunu da boyle bilesinuz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Safderun
RomancePaçasını kurtarmak için ortaya attığı yalanın onu bu kadar farklı noktalara sürükleyebileceğini hiç düşünmemişti öğretmen hanım. Çünkü atladığı ufak bir nokta vardı; kader. Doğu'da görev yapmak için yanıp tutuşan ve gönüllü olarak bunu yapmayı başa...