"Uyan hadi uykucu."
Allah'ım başım çatlayacak galiba, bu ne ağrı. Gözlerimi yavaşça açmaya çalıştım ama ilkin beceremeyip birkaç kez kırpıştırdıktan sonra nihayet açabilmiştim gözlerimi. Etrafıma bakınca yine ilk uyandığım odada olduğumu fark ettim. Hayalkırıklığıyla kapanan gözlerim duyduğum sesle korkuyla açıldı.
"N'oldu sevgilim? Yoksa burada olmamayı mı umuyordun?"
Gözlerim ayaklarımın ucunda oturan adamı bulunca gözbebeklerim sinire büründü ve içimdeki korku saf dışı kaldı.
"Evet! Elbette burada olmamayı umuyordum. Ben ölümü bile düşündüm biliyor musun? Çünkü toprağın altı bile buradan daha güzel ve güvenlidir eminim."
Sözlerim ağzımdan tane tane ve sinir bozucu bir sakinlikte çıkmıştı. Ona boyun eğmeyecektim. Karşımdaki adamın gözlerinde çakan alevle amacıma ulaştığımı fark ettim. Sinirlenmişti. Sinirli insanlar illa bir yerde hata yaparlar. O da eninde sonunda bir hata yapacaktı.
Yerinden hızla kalkıp yatağın yanında duran şifonyerin çekmecesini açtı. İçinden metal bir makas çıkarıp hızla yatağa geldi. Yaptıklarına bir anlam veremiyordum. Ta ki saçlarımı tutup da çekiştirerek ve bağırarak kesmeye başlayana kadar.
"Demek toprağın altını tercih ederdin ha?! Ben sana tercih hakkı sundum lan! Ha sundum mu?!"
YAZARDAN
Berzan kestikçe elinde kalan herbir saç telini etrafa savuruyordu. Gözü dönmüştü. Hoş dönmese de sağlıklı bir insan olmadığı belliydi.
Gülfeyza ise donmuştu. Gözlerini etrafta uçuşan saç tellerinden ayıramıyordu. Saçları gidiyordu. Babasının okşamaya kıyamadığı, abisinin öpmeye doyamadığı ve son birkaç haftadır Gülfeyza bilmese de Bara'nın dokunmak için can attığı saçları gidiyordu. Transa girmiş gibi hissediyordu kendini.
Üzerinde hissettiği ağırlıkla kendine gelmesi eş zamanlı olmuştu. Karşısındaki gözü dönmüş şerefsiz onun ruhunu yaraladığı yetmezmiş gibi şimdi tamamen öldürmek istiyordu. Ama o buna müsaade edemezdi. Bir şey yapmalıydı. Korkuyordu ve tek istediği burdan, şuan içinde bulunduğu bu iğrenç durumdan kurtulmaktı. Hızla elleri ve ayaklarıyla karşısındaki şerefsizi kendinden uzaklaştırmaya çalışırken bir yandan da az evvel saçlarının katili olan makasa ulaşmaya çalışıyordu. Son bir gayret ayağıyla adama vurarak kendini makasa doğru ittirdi.
Eline değen metali kavrayıp hiç düşünmeden karşısındaki adama saplayan Gülfeyza düşünmeyi çoktan bırakmıştı. Eğer düşünseydi çünkü, şuan yaptığını asla yapamazdı. Üstündeki adamın acıdan kocaman açılan gözleriyle kesişen gözlerini hızla yumdu Gülfeyza ve ne yaptığını düşünmesine fırsat kalmadan bir kez daha makası adamın karnına sapladı.
Gözlerini açınca ve üzerindeki adam yana devrilince bilinci yerine gelen Gülfeyza kendine inanamadı. Elindeki kanlı makasa ve yatağın üzerine yığılan adama uzak gözlerle baktı. Sanki az evvel olanları bir sinema perdesinde izlemiş gibi hissediyordu.
Ne yapacağını şaşıran Gülfeyza beyninde yankılanan kelimeyle harekete geçti.
"KAÇ"
Yataktan hızla kalktı ve arkasında bıraktığı manzarayı düşünmemeye çalışarak tam kapıya doğru yönelecekken aklına gelen telefonuyla geri dönüp yatakta can çekişen adama bakmadan hızla telefonunu aldı. Elindeki makası bırakmak istiyordu ama sanki makası tutan eli taş kesilmişti, bırakamıyordu.
Daha fazla bu durumu düşünmeyip hızla kapıdan çıktı. Şansına etrafta kimse yoktu. Sonunda dış kapıdan da çıkınca gözüne vuran güneşle gözlerini kısmak zorunda kalmıştı. Güneşe bakacak olursa öğle vaktine yakındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Safderun
RomancePaçasını kurtarmak için ortaya attığı yalanın onu bu kadar farklı noktalara sürükleyebileceğini hiç düşünmemişti öğretmen hanım. Çünkü atladığı ufak bir nokta vardı; kader. Doğu'da görev yapmak için yanıp tutuşan ve gönüllü olarak bunu yapmayı başa...