Gülfeyza Yılmaz
"Öğretmeniiim?"
Kendisine seslenildiğini farkeden Gülfeyza hızla arkasına dönüp küçük adamlarına rağmen koşarak ona gelen öğrencisini karşılamak için dizlerini kırarak eğildi ve Dicle'nin gelmesini bekledi. Sonunda yanına gelen minik öğrencisi koşmaktan kızaran yanaklarına ellerini bastırarak hızla konuşmaya başladı.
"Öğretmenim Ahmet abi okuldan kaçtı."
Gülfeyza Dicle'nin kollarını nazikçe tutup endişe etmemeye çalışarak;
"Neden peki canımın içi? Ne oldu?"
Gülfeyza karşısındaki sekiz yaşındaki meleği dinlerken Dicle'nin anlattıklarıyla kalbini telaşa vermiş ve korkmaya başlamıştı.
"Öğretmenim siz sınıftan çıktıktan sonra sınıfa bir başka abi geldi. Ahmet abimin yanına gidip oturdu. Ondan sonra ona sarılıp bir şeyler dedi. Ben anlamadım ama Ahmet abi bir anda ağlamaya başladı az önce de koşarak çıktı."
Gülfeyza'nın gözleri dolmuştu. Anlamıştı ne olduğunu. Yine canlarını yakmıştı o pislikler. Genç kadın öğrencisine gülümsemeye çalışarak titreyen sesiyle konuştu.
"Tamam canımın içi hadi sen sınıfa geç benim bir işim var sizin yanınıza Zeynep ablanızı göndericem."
Dicle akıllı kızdı. Bir şeyler olduğunu az çok anlasa da çok sevdiği öğretmenini kırmayıp sınıfına doğru koşmaya başladı. Gülfeyza telaşla ayağa kalkıp kabanını dahi almadan -ki dışarıda kar yağıyordu- koşarak çıkmıştı küçük okuldan.
Çıkar çıkmaz ileride köşeyi dönen bir siluet görmesiyle koşmaya başlaması bir olmuştu. Umuyordu ki Ahmet canına bir zarar vermezdi.
Biliyordu Gülfeyza abisi Ahmet'in her şeyiydi. Gülfeyza bir yandan koşuyor bir yandan da arkadaşı Zeynep'i arıyordu. Sonunda telefonunu açan arkadaşına okula gitmesini söyleyip kapatmıştı telefonu. Ahmet o kadar hırsla koşuyordu ki yetişemiyordu genç kadın.
"Ahmet!"
Genç kadının seslenmesiyle anlık duraksayan Ahmet hemen ardından daha büyük bir hızla koşmaya devam etti. Bir süre daha devam eden koşuşturmacanın ardından genç kadın Ahmet'in nereye gittiğini anlamıştı. Anlamasıyla birlikte gözlerindeki yaşlar akmaya başlamıştı.
Mayın tarlasına gidiyordu Gülfeyza'nın öğrencisi. Ahmet'in yaşı küçüktü belki ama sorumlulukları çoktu. Anlıyordu Ahmet , her şeyin farkındaydı. Abisinin yanına gitmek istiyordu belkide. Ama Gülfeyza izin vermezdi böyle bir şeye.
Hafifçe yağan kar üşütüyordu kadını fakat o buna rağmen koşuyordu kalbinin bir köşesini ona ayırdığı öğrencisine. Gülfeyza hiç varmak istemediği yere vardıklarını farkedince var gücüyle bağırdı.
"Ahmet! Gitme oraya canım benim, lütfen bak üzüyorsun beni! "
Ahmet duyduğu şeyleri duymamışcasına bir anda tellerin açılmış kısmından girmişti tarlaya. Birkaç metre ilerlese de hiçbir şey olmamıştı. Allah koruyordu Ahmet'i.
Gülfeyza karda iz yapan ayak izlerine basıp yavaş yavaş öğrencisine yaklaştı.
"Ahmet arkasına bakınca öğretmenini görmüş ve paniklemişti.
"Öğretmenim gelmeyin!"
Gülfeyza sonunda Ahmet'in dikkatini çekebilmiş olmasına sevinip Ahmetle arasında birkaç adım kala durup elini ona doğru uzattı.
"Ahmet ne olur bak hadi tut elimi gidelim burdan bitanem hadi." Ahmet yüzünden akan yaşlara inat gülümsedi.
"Hayır öğretmenim ben sizinle gelmek yerine abimin yanına gitmek istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Safderun
RomansaPaçasını kurtarmak için ortaya attığı yalanın onu bu kadar farklı noktalara sürükleyebileceğini hiç düşünmemişti öğretmen hanım. Çünkü atladığı ufak bir nokta vardı; kader. Doğu'da görev yapmak için yanıp tutuşan ve gönüllü olarak bunu yapmayı başa...