Evet son anda gelen habersiz misafirim sağolsun bölümü yayınlayamadım. Ama sonunda geldik. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar. Yüzünüzde ufak bir tebessüm oluşturmak dileğiyle 😉☺️
Galip'in annesi ile konuşmasının üzerinden bir saat geçmişti. Bu bir saat boyunca ise Galip bir an olsun oturmamıştı. İçi içini yiyordu. Bir saat sonra göreve gidecekti ama aklı nerelerdeydi. Bu kafayla giderse sağ dönemezdi herhalde. Hiçbir zaman hiçbir göreve dolu kafayla gitmemişti. Hep ful konsantrasyon olurdu ve başarısının sırrı da bir nebze buydu. Çalan telefonla volta atarken ulaştığı kapıdan hızla dönüp telefonu masadan aldığı gibi açtı. Yanlış anladığını duymak istiyordu. Tamamen kendi kuruntusu olduğunu öğrense mesela çok rahatlardı ama ne yazık ki duymak istediklerini duyamadı.
"Alo annem neden aramadın? Haber bekliyorum senden? Nedir durum?"
"Galip'im hastaneden şimdi döndük de ondan şimdi arayabildim ancak."
Galip salak bir adam değildi. Elbette anlamıştı. Her şey tam da anladığı gibiydi. Ve annesinin evlilik isteğinden de anladığı kadarıyla bu ilk de değildi. Annesi, kızı kurtarmak için böyle bir şeye girişmişti.
Galip'in duyduklarından sonra canı sıkılmıştı. Sinirlerine hakim olmak istemiyordu. Gidip o şerefsizi öldürmek istiyordu. Bir insan nasıl kendinden fiziksel olarak güçsüz birine şiddet uygulayabilirdi ki. Hiç mi vicdanları yoktu. Elini kaldırdığında sana korkuyla bakan gözlere nasıl kayıtsız kalabilir ki bir insan. Ama insan işte. Bunu yapan cibiliyetsizler bir de kendini bir bok sanıyordu. Şerefsizler.
Galip derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. Kızın durumunu merak ediyordu ama açık açık da sormaya çekiniyordu. Zira annesi bunu yanlış yerlere sürüklerdi. Anlık aklına gelen fikirle konuşmaya başladı.
"Anne görüntülü arayacağım seni şimdi. Aç olur mu? Seni bir göreyim. Aklım sizde kalmasın."
Cümlesini bitirmesiyle dilini ısırması bir oldu. Sende diyeceğine sizde demişti. Neyse ki annesi buna takılmamış telaşla konuşmuştu.
"Ben gayet iyiyim oğlum. Sonra ararsın, şimdi arama. Nazlı rahatsız olur."
Galip kaşlarını çatıp telefonu kendinden uzaklaştırdı ve sessizce bir küfür savurdu. O kadar kötü müydü de rahatsız olacaktı? Telefonu tekrar kulağına yaklaştırıp bu defa açıkça sordu cevabını merak ettiği soruyu.
"Anne Nazlı'nın durumu nasıl? Bana ne olduğunu açıkça anlatır mısın lütfen?"
Galip'in sabrı kalmamıştı. Zaten birazdan göreve gidecekti bir de annesinin dolambaçlı sözleri ile kaybedecek vakti yoktu. Annesinin derin bir nefes çektiğini duydu. sonra da birkaç hışırtı ve kapı kapanış sesi.
"Ne anlatayım Galip? Dediğin gibi polislerle gittim. Gittiğimde kız içler acısı halde yatıyordu yerde. Alel acele babanı çağırdım. Kızcağızı hastaneye götürdük. Polisler de o adamı aldılar. Nazlı kendine gelince ifadesini verdi. Sonra da eve geldik. Nazlı kötü durumda. Hiçbir kadının gelmek istemeyeceği bir konumda ve utanıyor. Bizden utanıyor. Komşulardan utanıyor. Utanması gereken babası iken onun yerine utanıyor. Ama iyi olacak inşallah."
Galip ne diyeceğini bilememişti. İçinden orada olup Nazlı'ya 'Utanma.' demek geliyordu. Belki sarıladabilirdi. Öyle geçerdi belki yaraları. Dinerdi acıları... Galip düşüncelerine karşın kaşlarını çatıp kafasını salladı. Neler düşünüyordu böyle. Annesinin tekrar konuşmaya başlamasıyla dağınık dikkatini ona verdi.
"Bak oğlum sen bu kızla evlensen de evlenmesen de bu kız benim kızım artık. Ama onu bu evde tutmaya gücüm yetmez. Babası nezaretten çıkınca gelip alacak kızı. Daha önce de oldu bu yaşananlar. Senin haberin olmadı sadece. O yüzden iyice düşün olur mu paşam? Ben hem senin hem de bu kızın iyiliğini düşünüyorum. Bundan şüphen olmasın."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Safderun
RomansaPaçasını kurtarmak için ortaya attığı yalanın onu bu kadar farklı noktalara sürükleyebileceğini hiç düşünmemişti öğretmen hanım. Çünkü atladığı ufak bir nokta vardı; kader. Doğu'da görev yapmak için yanıp tutuşan ve gönüllü olarak bunu yapmayı başa...