Yeni bölümümüz hayırlı olsun. Bir dahaki bölüm için sınır falan koymayacağım çünkü sizlerin ilgisi herhangi bir sınır koymadan da kendini belli ediyor canım okurlarım. İyi okumalar. Fikirlerinizi söylerseniz çok sevinirim.🤗😉 Hatalarım için şimdiden özür dilerim.
Hastanenin önünde öylece bekliyordum. İçeri girmek istemiyordum. Çekeceğim acıyı tanımasam da biliyordum. O zehir ilaç damarlarıma girince neler yaşayacağımı nasıl canımı yakacağını beni nasıl güçsüz düşüreceğini biliyordum. Annem tüm bunları yaşarken şahit olmuştum.
Bilmiyorum belki tüm bunlardan değil de yalnız olmaktan korkuyordum. Emin değildim ama eğer bu tedaviye başlamazsam da hastalığımın ilerleyeceğini farkındaydım. Her iki seçenekte oldukça kötüydü. Bense şimdilik daha masum görünen acılı ve yıkıcı tedavi sürecini başlamayı seçmiştim. Elbette bir yandan donör aranacaktı ama içimdeki umut eden kızı kaybettiğimden bu yana tüm olumsuz ihtimaller aklımın içinde dönüp duruyordu.
Bunların yanında ağrıyan kalbim bana hiç ama hiç yardımcı olmuyordu. Güya sadece kendimi düşünecektim. Ordan ayrılmadan önce buna gerçekten inanmıştım ama Nevzat'ın otobüse bindiğim andan itibaren aklımdan bir an bile çıkmaması çok daha yorucuydu.
Acaba şuan ne yapıyor acaba beni unuttu mu unutacak mı? Bunları düşünmek çok yorucuydu. Benden söz istemişti onu ve sevgisini unutmamam için ama beni sevdiğine bile inancım yokken nasıl olacaktı bu hiçbir fikrim yoktu.
Bana beni sevdiğini söylediği anı ne zaman düşünsem kalbim duracak kadar hızlı atıyordu ama onun bu sözleri bana üzüldüğü için söylediğini bildiğimden heyecanım yerini derin bir acıya bırakıyordu. Keşke gerçek olsaydı. Tek bildiğim ve anladığım şuydu ki ben ve onu seven kalbim onu asla unutamayacaktık.
Kalbimi ve düşüncelerimi beynimin tozlu raflarına kaldırıp derin bir nefes aldım. Bundan daha fazla kaçamazdım. Eninde sonunda olacaktı ve ne kadar erken olursa o kadar iyidi. O yüzden bir kere daha düşünmeye fırsat bırakmadan hızlı adımlarla içeri girdim.
Aradan geçen onbeş dakikanın ardından damar yolu açılmış ilacın verilmesini bekliyordum. Hemşire bilmem gereken her şeyi anlatmıştı. İlacı verdikten sonra mide bulantımın, halsizliğim olacağından tutun da birkaç haftaya veya aya kadar dökülmeye başlayacak olan saçlarıma kadar. Bense onu sessizce dinleyip onaylamış ve gelecek acı dolu anları bekleyip teoriler uyduruyordum. Acaba yanıma koyduğu kovaya ihtiyacım olacak mıydı? Ya da burdan çıktıktan sonra eve gidip yalnız kaldığımda başıma bir şey gelir miydi?
Bunları düşünürken hemşirenin sesiyle düşüncelerime ara vermek zorunda kaldım.
"Evet tatlım başlıyoruz dediğim gibi ilkin canın biraz yanacak sabretmeye çalış. Kendini sakinleştirecek şeyler düşün."
Sözlerine karşın kapalı göz kapaklarımı daha sıkı yumup kafa salladım. Ve gözümün önüne gelen Nevzat'ın görüntüsüyle avunmaya çalıştım. Birkaç saniye sonra serumun akmaya başlamasıyla hissettiğim acı gerçekten dayanılmazdı. Sanki verdikleri ilaç damarlarımı parçalıyormuş gibi hissediyordum.
İstemsizce ağzımdan çıkan inlemeyle serbest olan elimle oturduğum koltuğun kolunu sıkmaya başladım. Ta ki elimin altındaki koltuğun kolu yerini büyük bir ele bırakana kadar. Ardından kulağıma fısıldanan sözler.
"Sakin ol yanındayım. Geçecek güzelim."
Gözlerimi açmak gelmedi içimden. Çünkü acıdan hayal ettiğim bu ses ve his gitsin istemiyordum. Hatta onun sesini duymak için bu acıyı çekmeye bile razı olabilirdim. Derin bir nefes çektim içime ve bekledim acı geçsin diye. Belki de tekrar o sesi duymak için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Safderun
RomansaPaçasını kurtarmak için ortaya attığı yalanın onu bu kadar farklı noktalara sürükleyebileceğini hiç düşünmemişti öğretmen hanım. Çünkü atladığı ufak bir nokta vardı; kader. Doğu'da görev yapmak için yanıp tutuşan ve gönüllü olarak bunu yapmayı başa...