17. Bölüm

2.5K 117 35
                                    

Hepinize selamlar! Nasılsınız? Herkes iyi mi?

Bölüme başlamadan önce vote atmaya unutmayın. Ve bölümü okurken de satır aralarında yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.

Hepinize keyifli okumalar.

Hepinize keyifli okumalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gün Ağarmadan.

17. Bölüm.

Her güzel şeyin bir sonu olur diye bir cümleyi icat eden kimdi? Bana göre bizdik. Neden mi? Anlatayım, bizler, küçük çocuklar yahut yetişkin insanlar olarak tüm acıları ve güzellikleri tek başımıza yaşayıp sonunda sırtımızdaki yüklerle beraber dimdik ayakta kalabiliyor, nefes almaya başara biliyorduk. 

Yürüdüğümüz yolda kendi ellerimizle bir yol çizerek o cümleyi icat etmiştik. İnsanlar buna itiraz ederek şiddetle karşı gelebilirler fakat herkes kendini bildiğinden, karşı tarafın ne dediğinin bir önemi de anlamı da kalmıyor. 

Güzellerin sonuyla birlikte yepyeni bir evrende gözlerimi açarak, sırtıma yeni yükler taşıyarak nefes almaya devam ediyordum. 

Bazı geceler uyumam gerekirken aklıma ansızın yaptığım hatalar gelir, uykumu bana haram kılardı. Yaptığım hataların sonucunda hissettiğim pişmanlık ya da kötülük duygusuyla göğsüm sıkışırken ben, yaptığım hatalarım sayesinde kendimi tanımaya başlamış, kendimle büyüdükçe barışmaya başarmıştım. Kendimle barışmak benim için bu dünyada en büyük savaşımken gözlerimden akan her bir göz yaşımla birlikte ilk önce avuç içime topladığım sıcacık gözyaşlarımla barışmış, ağlamayı kesmiştim. Ve sonra da kendi benliğimle barışmıştım. 

Kendimle barışmam, bu dünya ki da en büyük hediyemdi. 

Bileklerine takılan kelepçe sesiyle birlikte irkilerek Baran'ın kollarından kurtulurken  daha sadece birkaç hafta önce o kelepçeler Baran'a takılıyordu. O, o gün suçsuzken şimdi suçlu birisi tutuklanıyordu. Kollarımı göğsümün üzerinde bağlanış ifadesizce Tayfun beyin yüzündeki korkuyu izlerken korkusunu saklamak adına her şeyi yapıyordu lâkin ben onun korkusunu yakalamış, göz hapsine almıştım.

"Ne yaptığınızın farkında mısınız siz? Buraya elinizi kolunuzu salıya sallıya giremezsiniz!" Dedi Tayfun bey, dehşet içinde. Komiserler onun dediklerine tek bir cevap vermenin yerine yüzüne buz gibi bakıp acimadan koluna giriyorlardı ki Tayfun beyin geriye çekilmesiyle komiserlerin birisi onun üzerine, diğeri ise belindeki silahına uzanmıştı. "Üzerime bir suç atıp, götüremezsiniz!" 

"Öyle bir götürürüz ki, feleğin şaşar, Tayfun bey!" Dedi Semih, sert bir sesle. 

Semih başıyla belindeki silahına uzanan adama durmasını söylerken diğer komiser de tetikte bekler gibi Tayfun beyin hemen önünde dikiliyordu. Semih, karşısına dikilerek elleriyle gri olan takım elbisesinin ceketin yakalarından kavrayıp düzeltir gibi davranırken yüzündeki ciddiyetliğinin ardında saklanan gerçekleri çözemiyordum. 

GÜN AĞARMADAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin