Hepinize selamlar! Nasılsınız, iyi misiniz?
Bölümü okumadan önce yıldızımıza basmaya unutmayın lütfen. Ve satır arası yorumlarınızı da eksik etmeyin. Unutmayın; oylarınız ve yorumlarınız yazanlara çok şey katar.
Keyifli okumalar. 🖤
Gün Ağarmadan.
20. Bölüm.
Her şeye boyun eğerken daha 8 yaşındaydım. Ne biri gelip düştüğüm yerden kaldırdı, ne de yanıma çöküp yarama derman oldu. Bu dünyaya geldiğim, annemin rahmeninden çıktığım ilk günden itibaren başlayacak olan maceralarımdan bir haber büyüyor, gülüyor, çalışıyordum. Çalışmak benim için bir ayrıcalıktı. Canım mi yanıyor? Ağlıyor muyum? Masamın başına oturur çalışırdım.
Geleceğim için çabalardım.
Doğduğumuz hayatın bize zulüm olacağını bilmesek de büyüdükçe, hayatın kurallarını öğrendikçe yaşamanın ne kadar zor olduğunu öğreniyordunuz. Acı ama gerçek olan şeyleri öğrendiğimizde ise ömürleri boyunca yanında duyacaklarını söyleyenlerin zamanla yanıp, külle dönüştüklerini izliyordunuz. Onların külle dönmelerine biz sebep oluyorduk çünkü onların bize yaptıklarını halleşmemiştik.
Onlar kül olurken ben içimde tohumlanan dallarla birlikte kül oluyordum.
Hayata tek başıma, arkamda duran ailemin varlığıyla birlikte yaşayıp, baş kaldırırken, ben büyüdükçe hayatın kurallarını çiğneyip, kendi kurallarımı kendim kurdum. Bu yaptığımdan sonra bedelini ödedim mi? Hayat bana ödetti. Canımı yapabileceğini düşünüyordu hayat ama kaderin bana biçtiği hayata ben sadece gülüyor, bana armağan edilen yaşantımı bir damla gözyaşı dökmeden izliyordum.
Ben büyüdüm, arkamda bıraktıklarım külle dönüştü.
Ben büyüdüm, kaderin bana armağan ettiği belâlara baş kaldırdım.
Ben büyüdüm, baş kaldırdığım belâların sahipleri olan piyonları bir vezir gibi ittim.
23:59
Ayaklarımı ateşin üzerinden çekmek yerine ateşin üzerinde yürümekten pes etmemiş, yolun sonunda beni ne bekleyeceğini bilmeye bilmeye yürüyordum. Yolu yarıladığım zaman ise ayaklarımın altında bir diken gibi batan çıralar kaybolmuş, korkum ve tedirginliğim saklandığı yerden başını çıkarmıştı.
Döndüm mü? Dönmedim.
Her şeye baş kaldırabilirdim fakat ateşin ve çıranın birleşmesiyle elim kolum bağlanıyor, attığım adımlar olduğu yerden bir milim bile kıpırdamıyor.
Kartlar masaya dağıtılmadan hemen önce zaman durdu.
Masanın etrafında oturan her bir kişi karşısında oturan kişiyle göz göze gelerek birbirlerinin aklına sızabilirlermiş gibi bakışıyorlardı. Kartlar masaya dağıtıldı, oyunun kuralları yeniden kurulmuş, oyun başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜN AĞARMADAN
Romance~ Tamamlanan kurgudur ~ O yeşil gözlerime bakarken ruhuma girmiş, en derinlerime dalmışken ben, onun kara kadar keskin olan gözlerine bakıyordum. Sert bakışlarını bir an olsun ruhumdan çekmezken elini saçlarımdan çekerek eliyle elimi kavradı ve avu...