18. Bölüm.

2.3K 116 23
                                    

Selamlar! Nasılsınız? Ben çok iyiyim çünkü neden iyi olmayayım, değil mi?

Bölüme başlamadan evvel vote atmayı unutmayın ve eğer önceki bölümlere de atmayıp, atladıysanız atmaya unutmayın lütfen. Hepinize keyifli okumalar. 🖤

Gün Ağarmadan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gün Ağarmadan.

18. Bölüm.

Şafağın sönüşüyle birlikte ruhum yana yana külle dönüştü. 

Parlak parlak ışıldayan yıldızlar benim gözümde en özgür olanıyken benim gibi geceleri başını gökyüzüne kaldırıp tek bir yıldıza dertlerini anlatan kaç kişi vardı? Saysam, sayılar git gide artar, sonu görünmeyen bir deniz kadar sonsuzların esareti olarak kalırdı.  

Şafak sönmekten vazgeçmiş gibi yüzümüze baka baka yeniden ortaya çıkıp aydınlanırken şafağın bize bir umut verdiğini hissettim. Bu öyle bir histi ki... Bu hisi ancak şafağın sönüşünü ve doğuşunu iliklerine kadar hissedenler anlardı. 

Üzerimize yağan her bir kurşun sesi kulaklarımı sağır edecek kadar güçlüyken benim gözlerim beni sanki şu an olduğum konumdan uzaklaştırmak istiyormuş gibi odağı gökyüzünde kurşunlara inat parlamaktan çekinmeyen yıldızlara çevirmişti. Üzerime bir gölge sonrasında o gölgenin sahibi düşerken ben, yerde cansız bir bebek gibi onun kollarına sığınmış, gökyüzünde asılı kalan yıldızlara bakıyordum. 

Kurşunların sesi dinene, kulaklarımda uğuldayan sesler susana dek ben onun kollarının arasından kendimi bir an olsun uzaklaştırmamış, onun kadar güçlü olmasa da savunmasızca kollarımı sanki bende onun beni korumaya çalıştığı gibi beline sıkıca dolayıp kendime daha fazla bastırmıştım. 

Baran etrafına baka baka elinde tuttuğu silâhı ustaca kullanırken bakışlarım ileriye kaydı. Barlas'ı gördüğümde onun burada olmasını şaşırsam da sanırım buraya yeni gelmişti. Her iki ellerinde tuttuğu silâhları kullanıp silahları parmaklarının arasında döndürerek eğlenir gibi bir çığlık attığında bir deliye bakar gibi baktım. 

Baran üzerimden doğrulup beni arkasına aldığında birkaç kişinin alnının ortasına tam isabet vurduğuna şahit oldum. Gündüz vakti hâlâ neden polisler yoktu anlamazken bir an burası bir tenha kadar ıssız olduğuyla bir kez daha yüzleşmiştim. Yutkunarak arkasına saklanırken ceketini avuç içime alarak tedirgin bakışlarla etrafıma bakıyordum. Barlas, şarjörü bitmiş gibi bir küfür savurarak silahının üzerini öperek yavaşça yere bıraktığında arkasından sessizce gelen adamı gördüm. Gözlerim iri iri açılırken Barlas başını kaldırarak bana baka baka sinsice dudaklarını yukarı kıvırdı. 

Çevik bir hareketle ayağını çevirip adamın yere düşmesini sağlamadan hemen önce kolunu kavrayıp çevirdiğinde adam boğazından bir çığlık ata ata feryad ederken muhtemelen kolu çoktan kırılmıştı. Barlas adamın üzerine eğilerek elini yumruk yapıp yüzüne bayılmasına sebep olacak bir yumruk geçirdiğinde yerimden irkilerek kıpırdandım. 

GÜN AĞARMADAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin