İyi okumalar...
"Efendim, bir misafiriniz var." Görüş alanı önündeki sekreterin sırtıyla kaplıydı, odanın sadece yüksek tavanı ve modern avizesini görebiliyordu. Sonra tanıdık ses tonunu duydu.
"Birini beklemiyordum. Kim geldi?" Soğuktu. Resmi ve ciddi bir şekilde konuşmuştu, yüzündeki ciddiyeti zihninde canlandıramadı kapının dışındaki beden. Kız bir anlığına arkasını döndü. Odanın sahibi tam o dönüş anında görüverdi kapısına gelen çocuğu. "Ah, içeri gel. Tamam, sen gidebilirsin Hyerin." Kalem etek giyen sekreter kapıyı diğerinin geçmesi için açmış, ardından dışarıdan kapatmıştı.
Yüksek katlı binanın manzarasına baktı bu şirkette ilk defa bulunan çocuk. Seul'ün hatrı sayılır bir kısmını gözler önüne seren siluet büyüleyiciydi. Dosyalar ve bir bilgisayarın olduğu masanın öte tarafındaki takım elbiseli oraya çok yakışmıştı, bunu inkar etmeyecekti. Ancak onun ait olduğu yerin burası olmadığını bilen tarafı kendini tutamadı.
"Neden buradasın?" deyiverdi sesindeki rahatsızlığı gizlemeden. Diğeri kaşlarını çatmış, oturduğu sandalyede dikleşmişti.
"Bunu benim sana sormam gerekmiyor mu? Neden şirkete geldin?" Onun yumuşak ses tonuyla çelişen soğuk cümleleri Yoongi'yi afallattı. Ne söyleyeceğini bilememişti ki diğeri konuşmaya devam etti. "İyi misin sen?"
"Tuhaf görünüyorsun." Doğrudan belirtilen düşünce de Jungkook'u şaşırttı. İçeri girdiğinden beri hiç hareket etmemiş Yoongi'nin aksine sandalyesinden ayaklandı ve sevgilisinin tam karşısına geçti.
"Sen de tuhaf görünüyorsun. Neden geldin buraya hayatım?" Yoongi omuz silkti.
"Jimin'e sordum, şirkette olduğunu söyledi. Bana neden haber vermedin burada olacağını? Eve gitmezdim boşu boşuna." Duyduğu cümle Jungkook'u üzmüşe benziyordu.
"Eve mi gittin? Of, çok özür dilerim. Bugün buluşmak isteyeceğini düşünmemiştim. Dersin de geç bittiği için direk yurda gidersin sanıyordum." Onun ellerini itti diğeri.
"Haklısın, sabahtan beri okuldaydım. Basket antrenmanım falan da vardı. Yorgunum, en iyisi yurda gideyim ben." Odadan çıkıp gitmek isteyen kısa boyluyu belinden kavradı alfa.
"Bekle. Hemen sinirleniyorsun. Tamam, bak şöyle yapalım. Birkaç dosyaya bakıp imza atmam gerekiyor, sonrasında işim bitecek. Bugünlük bu kadar çalışsam yeterli, saatlerdir buradayım zaten. On dakika kadar bekler misin beni? Odada kalabilirsin, açsan yiyecek bir şeyler söyleyeyim." Başını iki yana salladı Yoongi.
"Bir şey istemiyorum Jungkook. Bırakır mısın? Yurda gideceğim." Dudaklarına yapışan sevgilisine normalde karşılık verirdi ancak kızmıştı.
Jungkook şirketin başına geçeli bir hafta oluyordu. Hala asıl sebebi söylememişti ve Yoongi de buna oldukça kafayı takmıştı. Bir haftadır neredeyse hiç konuşmadığı sevgilisi artık kendisine haber bile vermiyordu. Her gün görüşmeye alışmıştı omega. Onu görmediğinde eksikliğini hissetmeye engel olamıyordu ancak Jungkook bunu düşünemeyecek kadar meşgul olmalıydı, en azından Yoongi'nin baktığı açıdan görünen buydu. Öpüşmeyi tek taraflı sürdürdüğünü fark eden Jungkook yavaşça geri çekildi.
"Neyin var senin?" Histerik bir gülüş kaçtı Yoongi'nin dudaklarından.
"Gerçekten soruyor musun bunu ya? Sana neyim olmadığını söyleyeyim. Göründüğü kadarıyla bir sevgilim yok artık." Başını yeniden manzaraya çevirmişti. Geldiğinde gün batımına yaklaşıyordu ancak bu kadar hızlı geceye döneceğini düşünmemişti günün. Kararan manzara artık binaların ışıklarıyla aydınlanıyordu. Yanakları kavranıp da yeniden Jungkook'la göz göze gelmeye zorlanınca iç çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Crazy Fantasy ~ Vmin
FanfictionEş olmadığınız için aynı ortamda bile bulunamayacağınız biriyle hiç aynı yatakta bulundunuz mu? Bir omegayı bir alfaya bağlayan şey gerçekten sadece mühür mü? Peki bir alfa, mühür vurmadan ne kadar sabredebilir? omegaverse ~ vmin