37. Kabus

570 75 19
                                    

İyi okumalar...


"Kook? Hadi uyan sevgilim. Jungkook?" Omuzlarından hafifçe sarssa da gözlerini açmadı yanında yatan beden. Terlemişti, kabus gördüğü çok açıktı ancak bir türlü uyandıramıyordu onu Yoongi. Daha sert sarsarken sesini yükseltti. "Jungkook diyorum! Kook uyan ne olur? Aşkım lütfen!"

"Yoongi? Ne oldu?" dedi içeri bir hışımla giren Taehyung. Jimin de uykulu suratıyla onun arkasında belirmişti. Yatakta hala kabusundan uyanamayan, aralıksız Yoongi tarafından sarsılan çocuğa baktılar ikisi de. Taehyung da onu sarsmak için yatağın başına yürüdü hızla. "Jungkook? Uyansana! Jungkook kabus görüyorsun!"

"Yoongi!" diye bağırarak uyanmıştı sonunda. İrice açılan parlak gözleri adını sayıkladığı omegayı bulduğunda yaşlar akıtmaya başladı. Yoongi onu kollarının arasına çekti. Bu sırada yatağa oturan Jimin de başını gelip arkasında dikilen Taehyung'un karnına yaslamıştı.

"Ulan niye uyanmıyorsun ya? Yoongi de ölmüşsün gibi bağırınca bir şey oldu sandık. Alt tarafı bir kabus. Kook, ağlıyor musun sen?" Hıçkırıklarının arasında Jimin'e yanıt veremedi. Korkmuştu, canı yanıyordu ve gerçekçiliği on üzerinden on bir olan rüyasını aklından silemiyordu. Yumrukları sıkmaktan acımıştı. Yumruğu Yoongi tarafından açılınca avcundaki tırnak izlerini gördü. Rüyasındaki sevgilisinin yaralarını anımsayınca bu hiçbir şeydi.

"Sevgilim? Anlatmak ister misin ne gördüğünü?" Başını iki yana salladı hızlı hızlı.

"İstemiyorum." dedi sesi kısık çıkarken. Ağzı kuruydu. Birkaç saniye sonra bir bardak su uzattı ona Taehyung. Suyu yudumlarken boğazı acımıştı. Bekleyen Taehyung'a boş bardağı geri verdi. "Teşekkürler."

"Kook? Anlatmak istemediğine emin misin?" Yüzünde minik bir gülümsemeyle Jimin'e baktı. Arkadaşlarının da en az Yoongi kadar endişelendiğini yeni fark ediyordu. Açıkçası uyandığı andan beri Yoongi'ye vermişti tüm dikkatini.

"İyiyim Chim, siz gidip uyumaya devam edebilirsiniz. Kabus gördüm sadece, sorun yok. Sizi de uyandırdım. Kusura bakmayın." Jimin onun saçlarına bir öpücük kondurduktan sonra Taehyung'un kollarında ayrıldı odadan. Yoongi'nin hala Jungkook'la konuşmaya çalıştığını duyabiliyordu.

"İyi olduğundan emin misin? Bir türlü uyanmadığın için ödüm koptu." Jungkook'sa sevgilisini sıkıca sarmalayıp yeniden yerleşmişti yatağa.

"Ne gördü acaba bu kadar kötü etkileyecek?" demişti yatak odasına giren Jimin. Taehyung ona arkasından sarıldı. "Resmen travma geçiriyor çocuk. Zaten bir baba neden kendi oğlunu kaçırır onu da anlamıyorum ki."

"Benimki de mührümü almak için beni kaçırmıştı." diye mırıldandı alfa. Jimin onun kolları arasından çıkmadan arkasını döndü. Sevgilisinin yüzünü iki eliyle kavramıştı.

"Aşkım, kıyamam ben sana. Ben artık buradayım, mühürlü ya da mühürsüz hep seninleyim. Tamam mı?" Onun yumuşak ses tonunu taklit etmeden duramadı Taehyung.

"Tamam." Jimin'den omzuna bir tokat yiyince güldü. "Çok tatlısın, seni yesem keşke de hep içimde kalsan." Hoşuna giden cümleyle kıkırdadı omega.

"Ya çok saçma sapan şeyler söyleyip yine de nasıl etkiliyorsun beni, asla anlamıyorum. Aa, Taehyung?" Ani şaşkınlığı ve ciddileşen suratı Taehyung'u afallattı.

"Ne oldu?" demişti panikle diğerinin bedenini incelerken.

"Ya yok bende bir şey yok da, Yoongi'yle Jungkook'a söylese miydik evleneceğimizi? Belki moralleri düzelirdi. Söylesek mi, uyumuşlar mıdır?" Kapıya ilerlemek üzereydi ancak Taehyung onu kucaklayıp doğruca yatağa götürmüştü.

"Biraz yalnız bırakır mısın onları? Gördüğü kabusu bir atlatsın çocuk, sabah söyleriz daha iyi hissediyor olursa." Jimin onun göğsüne yatarken mırıldandı.

"Tae? Uyanırken Yoongi'yi sayıkladı. Muhtemelen ona bir şey olacağından çok korktu kaçırıldıklarında ama bu kadar kötüleşeceği ne gördü ki acaba? Çok fena ağlıyordu."

Taehyung derin bir nefes çekti ciğerlerine. Çocuğun ne gördüğünü o anlatmadan bilemezdi ancak yine de Jimin'den daha çok şey bildiğinin farkındaydı. Yoongi'nin başına bir şey gelmiş olmalıydı rüyasında. Babasının onu Yoongi'nin hayatıyla tehdit ettiğini öğrendiğinden beri zihninden bunu silemiyordu Taehyung. Oysa bay Kim'in en büyük şeytan olduğunu sanırdı, bay Jeon'un da bundan aşağı kalır yanı yoktu oğluna karşı. Taehyung 26 yaşındaydı, yakında 27 olacaktı ve bunları atlatmakta zorlanmıyordu. Evlendiğinde işini eline almış, finansal ve bireysel özgürlüğünü tamamen kazanmıştı. Babası onu uyutmasa mührünü alamazdı bile, buna sessiz kalmasını gerektiren bir durumda değildi çünkü.

Onun aksine birkaç ay içinde 20'sine girecek alfa, bir kulüp sahibi olsa da Jeon soyadının altında eziliyordu. Yeterince baş kaldırmıştı ailesine. Daha fazlasına gücünün yetmesi için o olgunluğa erişmesi gerekirdi. Üniversite hayatı onu bir öğrenciden başkası kılmazken birçok kişiye henüz kendini Jungkook olarak kanıtlamış değildi. Bu da babasından gelen tüm belalara birden göğüs germesini engelliyordu. Bu yüzden kendi kendine söz vermeden duramamıştı Taehyung. Onu korumak için, arkasında durmak için elinden gelenden fazlasını yapmaya hazırdı. Çünkü sevgilisini kaybetmenin düşüncesi bile Taehyung'u ürpertirken Jungkook her gün o ihtimalle boğuşuyordu.

"Söyledin ya, ona bir şey olduğunu falan görmüştür herhalde." dedi çok duraksamadan Jimin'e yanıt verirken. "Kabustu sonuçta sevgilim. Geçti gitti. Düşünme artık."

"Bilmiyorum ya, bu duruma nasıl geldiklerini de anlamıyorum ki. Düşünsene. Jungkook şirketi devralmaya hazırlanıyor. Bir hafta boyu okula da gelmiyor, bizimle de buluşmuyor. Sonra Yoongi gidip Jungkook'u görmeye karar veriyor. Sonra birdenbire telefon geliyor, bay Jeon ikisini de hastaneye kapatmış. Yani o ara ne oldu, neden kaçırıldılar? Jungkook işleri devralacak diye babası memnun sanıyordum." Taehyung sustu. Jimin'e anlatmasının doğru olmadığını düşünüyordu. Jungkook bunu Jimin'in bilmesini istese Taehyung'la baş başayken anlatmazdı, değil mi? Her ne kadar müstakbel eşi de olsa söylememeliydi. Bu yüzden, dudaklarını araladığında bambaşka bir konuya geçmişti.

"Jim, sen bunları düşünmeyi bırak şimdi de bir daha söylesene." Hiçbir fikri olmayan bakışlarla bakmıştı Jimin Taehyung'un yüzüne.

"Neyi bir daha söyleyeyim hayatım?" Taehyung kollarını onun beline daha sıkı sarmış, hafif bedenini üzerine çekmişti.

"Uyumadan önce soruma verdiğin cevabı bir daha söylesene." Jimin gözlerini kıstı. Alfa onun aklını bu şekilde dağıtabileceğini düşünüyorsa sonuna kadar haklıydı. Çoktan tüm odağı dibindeki adam olmuştu bile.

"Soru neydi tam olarak?" diye karşılık verdi ona. Bu oyunu iki kişi de oynayabilirdi. Ancak onunla uğraşacağını sandığı sevgilisi çat diye cevaplamaktan kaçınmamıştı.

"Benimle evlenir misin Jimin-ah?" Taehyung'un düzgün burnuna yumuşak bir öpücük kondurdu. Dudaklarına yönelmeden önce fısıldamıştı.

"Evet, evlenirim Taehyung-ah."


Peş peşe bölüm yüklemek genelde huyum değildir, bu yüzden sonraki bölüm ancak haftaya artık...

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

Crazy Fantasy ~ VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin