On bir°

107K 4.7K 437
                                    

"Yapabilirim." dedim içimden Ozan buraya doğru gelirken. Yapabilirdim, sadece kısa bir cümle kuracaktım.

"Günaydın, nasılsın?"

Kuramadım.

"Sanane Ozan, neden geldin şimdi?"

"Baktım kantinde tek kalmışsın, yanına geleyim dedim. Kötü mü yaptım yani?"

"Kötü yaptın." dedim alayla. Bir de soruyordu!

"Sevgilin nerede? Görsün bizi şöyle bi' yan yana."

"Sen cidden kafayı yemişsin."

"Neden Batu?"

Kahvemi karıştırmayı bırakarak gözlerimi gözlerine diktim. Yüzünde alay yoktu bu sefer, ciddi bir şekilde bana bakıyordu. Gerçekten merak ettiği bir soruydu sanırım.

"Neden İclal?"

"İclal ile aramda bir şey yok. Olmasını istedi ama kabul etmedim. Ben cevapladığıma göre sıra sende."

"Benim bir cevabım yok."

"Tartışmak için gelmedim, zaten yoruldum. Basit bir soru, neden Batu? Dış görünüşü için olabilir, karakteri için olabilir veya başka bir şey yüzünden olabilir."

Daha fazla Batu'yu bu oyunuma alet edemezdim çünkü istemiyordu. Derin bir nefes alarak onu bu oyundan kurtaracak adımı attım.

"Biz ayrıldık Ozan, lütfen artık konusunu açma ve onu rahatsız etme."

"Ayrıldınız mı?"

Yüzündeki bariz şaşkınlığa şaşırarak alayla güldüm. Zaten hiçbir zaman sevgili olduğumuza inanmamıştı ki, şimdi neden ayrıldığımıza şaşırıyordu?

"Evet."

"Bu kadar mıydı, hevesini aldı bıraktı yani."

"Ben ayrıldım."

Tamam Batu'yu kurtarmak için uğraşıyordum ama kendimi de ezdiremezdim.

"O seni bırakmaz, bırakamaz."

"Ne demek istiyorsun? Aramızda ne olduğunu bilmeden yorum yapma. Anlaşamadık, bitti. Şimdi gider misin lütfen?"

"Asıl sen hiçbir şey bilmeden yorum yapıyorsun."

"Anlamıyorum Ozan."

"Anlamasan daha iyi olur. Her neyse, görüşürüz." diyerek yanımdan kalktı ve kantinden çıktı. Bütün sorunlu insanlar beni mi buluyordu yoksa ben onları elimle koymuş gibi buluyor muydum?

Kahvemi daha içemeden soğuduğu için masada bırakarak kantin kapısına ilerlemeye başladım. Tam bu sırada içeri Batu girmişti. Beni gördükten sonra kafasını başka bir tarafa çevirdi. Önüne geçerek "Selam." dedim.

"Selam."

"Şey diyecektim, ben ayrıldığımızı söyleyerek oyunumuzu bitirdim. Şimdiye kadar yardımcı olduğun için teşekkür ederim."

Tepkisiz kalarak yüz ifademi inceledi. Sanırım birazdan ağlayacaktım, oyunun bitmesine mi canım sıkılıyordu yoksa Ozan'ın öğrenmesine mi? Birinci seçeneğin olmaması gerekiyordu, eğer birinci seçenekse olacakları tahmin bile edemiyordum.

"Önemli değil."

"Peki, görüşürüz." diyerek cevap vermesini beklemeden kantinden çıktım. Üzülemeyecek kadar yorgun hissediyordum, tek istediğim eve gidip uyumaktı ama bunu yapamayacağım için sırama gidip uyuyacaktım.

¤¤¤

"Aptal pencere, aptal! Bıktım artık bıktım!"

Kafamı vurduğum cama elimle de sertçe vurarak kapattım. Burada oturmaktan nefret ediyordum, uyku sersemi halimle sürekli kafamı vurmaktan nefret ediyordum, insanların artık buna alışıp tepki bile vermemelerinden nefret ediyordum ve şu an sınıfta sadece Batu'nun da olmasından nefret etmiştim.

Bana kısa bir bakış atarak önüne döndü. Bir şey demek istemişti ama ağzını açar açmaz kapatıp önündeki kitaba geri dönmüştü. Sanırım ödev yapıyordu, ben de yapmamıştım ama şu an yapacak enerjiyi kendimde bulamıyordum.

Telefonumu elime alarak cevapsız çağrılara baktım. Bir sürü arama ve mesaj vardı, ne oluyordu?

Beş kere arayan annemi geri arayarak açmasını bekledim. Açar açmaz bağırmaya başlamıştı.

"Neden açılmıyor bu telefon? Açmayacaksan yanında taşımanın amacı ne?"

"Sessizdeydi anne, ne oldu?"

"Öğlen neden gelmedin? Senin için hamburger sipariş etmiştim."

"Uyumuş kalmışım."

"Okula dersler için mi gidiyorsun yoksa uyumak için mi? Neyin var senin? Son dönemlerdeki hâlin hiç güzel gelmiyor bana, sanırım hocalarınla konuşma vakti geldi."

"Hoca geldi anne, kapatmam lazım."

"Hala öğlen arasında olduğunu biliyordum, bu sefer yemem."

"Anne gerçekten hoca geldi ya, başka bir konu için bu. Hadi görüşürüz akşam."

Telefonu hızla kapatarak çantamdaki suyu ve vitamini alıp içtim. Çok hâlsiz hissediyordum, gerçekten son zamanlarda hem ruhen hem de fiziken çökmüştüm. En son ne zaman yemek yediğimi bile hatırlamıyordum. Sadece uyuyordum, uyanık olduğum zamanlarda ise vitamin ve kahveyle günümü geçiriyordum.

Yan taraftaki sıraya attığım kapüşonluyu giyerek kafamı kapattım. O sırada içeri Akın girmişti.

"Oo n'apıyorsunuz gençler burada yalnız başınıza?"

Tepki vermeden kafamı sıraya koyarak uyku pozisyonuma geçtim. Biz artık çift değildik ve bu gerçeğin beni üzmesi sinirimi bozuyordu. Bu saçma oyuna nasıl bu kadar kaptırmıştım kendimi? Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak böyle bir şey miydi?

"Neyi var bu kızın?"

"Ödev yapmam lazım Akın, sonra gel."

"Sen mi ödev yapıyorsun, asıl senin neyin var?"

"Görüşürüz Akın, hadi koçum sevgilinin yanına git."

"Merve yok, eve gitti bu öğlen."

"Yalnız takıl o zaman, çık şuradan."

"Sahte çift olmasanız kavga ettiniz diyeceğim."

Daha sonra hiç konuşma sesi gelmedi ve bir süre sonra kapı kapanma sesini duydum. Ya ikisi de çıkmıştı ya da Akın çıkmıştı. Kafamı kaldırıp bakmayacak kadar yorgundum ve gözlerim çoktan kapanmaya başlamıştı bile.

On, on bire vote ve yorumlarınızı bekliyorum

Sen ve BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin