"Ela!"
Hayır, hayır, hayır! Olamaz, olamaz, olamaz! Yanlış duydum, sadece önüme bakarak yürümeye devam etmeliydim.
"Ela, dursana."
Hayır, yine yanlış duydum. Zihnim bana oyun oynuyor, bu aralar fazla mı kayısı çayı içmiştim?
"Sonunda yetiştim," diyerek önüme geçti Ozan. "Tamam duymamış gibi yapıyorsun ama adımlarını hızlandırma, kaçtığını anlayabiliyorum."
"Kaçtığımı anlıyorsan neden ısrarla geliyorsun? Baya yüzsüz çıktın sen."
"Ne bileyim, kaçan kovalanır oynamıyor muyuz?"
"Aptal mısın Ozan, ortaokulda mısın? Böyle küçük, basit taktikler yapıyor musun hâlâ? Sen şimdi on saat sonra yazanlara da on bir saat sonra geri dönüyorsundur."
"Kafa ütüleme Ela, şakasına öyle dedim."
"Mümkünse sen şaka yapma, espri zeka işidir ve sende kırıntısı yok."
"Bir zamanlar aşkından öldüğün insandan nefret etmek nasıl bir duygu?"
"Neden senden nefret edeyim? O da benim bir duygum değil mi? Bana ait olan hiçbir şey olmayacak bu saatten sonra sende."
"Ağır oldu." diyerek kollarını göğsünde birleştirdi.
"Aa ne dememi isterdin? Yolun ortasında güçsüz bulduğu kızı sıkıştırarak, istemediği hâlde öpen birine ne dememi isterdin? Dur ben senin için uygun bir terim biliyorum," diyerek alayla güldüm. "Şey ya, tacizci, hatta sapık! İğrençsin, senin gibi insanlar var oldukça bu Dünya asla güzel bir yer olamayacak."
"Peki," diyerek bir adım geri attı. "Sadece dün neden gelmedin diye soracaktım, rahatsız ettiğim için kusura bakma."
Arkasını dönerek gittiğinde olduğum yerde kalmıştım. Ne ileri gidebiliyordum ne de geri.
"Selam."
Hande'ye "Selam," diyerek kendime gelmeye çalıştım. "Çok garip."
"Ne çok garip?"
"Dersler diyorum, çok çabuk geçiyor."
"Evet, maalesef."
Beraber son ders için üçüncü kata çıktığımızda benim sınıfımın önüne gelince ayrılmak zorunda kalmıştık. Sınıfa girerek yerime geçtim. Son bir ders daha dayanmalıydım, sonrasında eve gidip rahatlayacaktım.
¤¤¤
"Ela, engelimi açar mısın? Önemli bir şey söyleyeceğim, anladım yüz yüze konuşmak istemiyorsun ama bari telefondan dinle."
"Ne diyorsun Faruk?"
"Ozan ezberletti, onu görmek istemiyormuşsun. Seni rahatsız etmemek için beni gönderdi."
"Sanki ne farkınız var? Al birini vur ötekine."
"Öyle deme, en sevdiğim yengemdin. İlk gördüğüm andan beri, daha sen beni tanımadan ben sana yenge diyordum. Tabii başka şekilde, sen o hikayeyi bilmezsin."
"Doğru, sana niye sinirlendiysem? Sen de benim en sevdiğim kaynımdın."
"Bacanak değil miydik ya?"
"Neyse Faruk, git ilet kendisine engeli açmayacağım. Bir daha gelme lütfen."
"Buna da cevabım var. Bunu diyeceğini tahmin etmişti kardeşim, malum seni baya iyi tanıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen ve Ben
Novela Juvenil"Hâlâ köpek gibi bana aşıksın," diyerek canımı yakacak bir kahkaha attı. "Biriyle kol kola okula gireceğim diye ödün kopuyor, birinin yanına ilerlediğimde aklın çıkıyor. Hadi yalan de, seni çok iyi tanıyorum ben. Kandıramazsın beni." Gözlerimin sul...