Sınıfa ağır ağır ilerlerken tam kapıyı açıyordum ki içerden de birinin açmasıyla aynı anda kapı kolunu aşağı indirdik. Kapı bana doğru açıldığında içerden de Batu çıkmıştı.
Aynı anda mı kapı kolunu tutmuştuk? Batu'yla...
Onun geçmesini beklemeden ben bir adım attığımda o da beni beklemeden bir adım atmıştı. Hani kadınlar öndendi?
Sesli bir "Öf!" çekerek bir adım geri atıp kollarımı göğsümde bağladım. Hiçbir şey yapmadan yanımdan çekip gittiğinde uzun zaman sonra onu bu kadar yakından görmek özlediğimi fark etmeme neden olmuştu. Onu gerçekten özlemiştim ama hiçbir şey yapamazdım, bana bağıran bir insanla bir de gidip konuşmaya mı çalışacaktım? Pişman olup özür dilemesi gerekirken bir de hâlâ soğuk yapıyor, kötü kötü bakıyor, suçlu olan benmişim gibi davranıyordu.
Yapmayacaktım. Barışmak için hiçbir şey yapmayacaktım.
Çantamı sıraya bıraktıktan sonra ben de sınıftan çıkarak kantine indim. Normalde iki litreden fazla su içen ben artık bir bardak bile içmiyor, unutuyordum. Kantinden iki şişe su aldıktan sonra Faruk'u görmüştüm, Hande ile konuşuyordu.
Hande ile mi?
Şaşırsam da daha fazla bakmadan kantinden çıkıyordum ki Hande'nin "Ela!" demesiyle durdum.
"Efendim."
"Gelsene, daha zile var."
"Yok, gideyim ben."
"Ya gel, Faruk da dokuzuncu sınıftan bir şeyler anlatıyordu."
Dokuzuncu sınıf aklıma geldiğinde buruk bir şekilde gülümsedim. İlk kez aşık oluşum, kitaplardaki gibi bir aşk yaşayacağımı sanmam, aşık olduğum çocuğun yıllarca bir iyi bir kötü davranması, ne yaparsa yapsın sonra iyi davrandığı için seviyor demem, ayrılıp barışmalarımız, iyi kötü anılarımız... On ikinci sınıfta bile acısını çekiyor olmam, sonra başka birinden hoşlanmaya başlamam fakat yine başa dönmüş olmam... Ozan da Batu da beni sevmemişti, neden istemediğim insanlar peşimde dolanırken istediklerim bana böylesine kötü davranıyordu? Acaba ben uzaktan iyi, tanıdıkça kötü olan biri miydim? O yüzden mi konuştuğum insanlar beni sevmiyordu?
"Hadi Ela, ne dikiliyorsun?"
Düşüncelerimi kafamın içinde taşıyamıyor gibi hissettiğimde Hande'nin yanına oturarak kafamı omzuna koydum. Kolunu arkamdan geçirerek saçlarımla oynamaya başladığında bu çok tatlı gelmişti, annemin yanındaymış gibi hissetmiştim.
"Bu Ela da dokuzuncu sınıfta kimseyle konuşmuyordu, sessiz sakin bir kızdı," diyerek güldü Faruk. "Hayalet gibi dolanıyordu okulda."
"Ne yapsaydım Faruk? Senin gibi tüm okulla arkadaş mı olsaydım?"
"Kötü mü yaptım kızım? Dört yılım da güzel, aksiyonlu, eğlenceli geçti."
"Bir insan tüm okulla anlaşıyorsa orada bir sıkıntı vardır," dedim imâyla. "Herkesin karakteri aynı değildir ve normal olarak herkesle anlaşamazsın. Herkesle anlaşıyorsan karakterini karşındaki insana göre değiştiriyorsun demektir."
"Karaktersiz miyim ben?"
"Yanar döner diyelim." dediğimde Hande kendini tutamayarak güldü. Faruk o sırada Hande'ye dönmüştü. "Ne gülüyorsun kız? Sen sanki herkesle arkadaş değildin!"
"Ben dokuzuncu sınıfta sadece Ela ile arkadaştım. Her gün kırk sekiz saat Ozan'ı dinliyordum. Tabii tanımıyorduk o zaman, insan sanmıştık."
"Kardeşimi yedirmem," diyerek karşı geldi Faruk. "Bulaşmayın çocuğuma."
"Kardeşin de az değildi," diyerek araya girdim. "Hiç savunma, şimdiki hâli zaten dokuzdaki hâlinin yanında mükemmel kalır."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen ve Ben
Teen Fiction"Hâlâ köpek gibi bana aşıksın," diyerek canımı yakacak bir kahkaha attı. "Biriyle kol kola okula gireceğim diye ödün kopuyor, birinin yanına ilerlediğimde aklın çıkıyor. Hadi yalan de, seni çok iyi tanıyorum ben. Kandıramazsın beni." Gözlerimin sul...