kırk dokuz°

66.1K 4K 565
                                    

"Ciddi misin Ela? Psikolog mu? Deli miyim ben?"

"Kızmayacaktın hani? Öyle söylemiştin."

"Kızmadım zaten, şaşırdım sadece."

"Delilikle ne alakası var?"

"İstemiyorum, üstelik neden burası?"

"Ne demek neden burası? Kim var ki burada?"

"Şehrin diğer ucuna geldiğimiz için dedim Ela, biri olduğu için değil."

"Kendi psikoloğuma getirdim, çok iyi kadındır."

"İyiyse cennete gitsin, şu an hiç içeri girmek istemiyorum."

"Üzgünüm, gireceğiz ve ilk sorusu kendi isteğinle mi geldin yoksa zorla mı olacak. Kendi isteğimle dersen sevinirim."

"Of Ela, zorunda mıyım?"

"Evet," diyerek kolundan çekiştirip kliniğe soktum. "Zorundasın."

Psikologla konuşup durumu detaylı bir şekilde anlatmıştım, haberi yok demiştim ve o bana halledeceğini söylemişti. Getirdiğim arkadaşımın Ozan olduğunu bilmiyordu, gerçi Ozan diye birini tanıyor muydu onu bile bilmiyordum. Belki de sadece annesini tanıyordu. Üstelik Ozan da onu tanımadığını söylemişti. İki yabancı, normal bir psikolog ve hasta görüşmesi gerçekleştirecekti.

"Ela Hanım, buyurun." diyen sekretere gülümseyerek Ozan'a döndüm. "Bekliyorum burada, bir saat civarı sürüyor."

"Ela hâlâ ciddi misin? Benim anlatacak bir şeyim bile yok."

"Sus o zaman Ozan, bazen susmak da iyidir."

"Psikoloğun yanında mı susayım?"

"Susman imkansız zaten, bu kadın hiç susmuyor. Saniyede elli soru soruyor."

"Ela ya, gel geri dönelim."

"Lütfen Ozan. Bir kere dene, eğer sana iyi gelmezse bir daha gelmeyiz zaten, sadece bir kere." diyerek ikna etmeye çalıştım. O sırada çantamdan telefonumu ararken elime bir şey batmıştı, çantamda batacak ne olduğunu düşünürken çıkardığım acı sesten Ozan elimi çekerek "Ne oldu?" diye sordu. "Tırnağın mı kırıldı?"

"Yok, bir şey battı."

"Yara bandı alırız, dikkat et."

"Hadi Ozan, içeri." diyerek kapıyı işaret ettiğimde son bir kez derin nefes alarak tıpış tıpış içeri girdi. Ben de boş bulduğum bir koltuğa oturmuştum.

Keşke Ozan'a ses dinleme cihazı falan koysaydım, şimdi bir saat boyunca acaba ne konuşuyorlar diye düşünecektim. 

"Annem içerde mi?"

Hayır ya, bugün değil! Hayır, hayır, hayır...

Gelemezsin Batu. Şimdi değil.

"Maalesef hastası var şu an ama geleceğinizi söylemişti," diyerek masanın üzerine telefon koydu sekreter kadın. O sırada Batu'yla gözlerimiz buluşmuştu. Gözlerimi üzerinden çekerek kafamı çevirdim. "Bu telefon sizinmiş sanırım, siz de onunkini bırakacakmışsınız."

"Evet," dedi Batu. "Karışmış."

"Evet, kılıfları bile aynı."

"Her neyse," dedi Batu. "İyi günler."

"İyi günler."

Sonra gitti. Merhaba bile demeden gitti. Ağlama isteğimi bastırarak derin derin nefes alıp verdim. Kötü olmuştum ama iyi ki gitmişti, iyi ki beni burada Ozan ile görmemişti.

Sen ve BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin