Elimde valiz , kalbim kırık karşımdaki manzaraya bakıyordum. Yıllar sonra dönmek için bu günümü bulmuştum. 10 yıl geri dönmek için çok uzun bir süreydi biliyorum. 10 yıl sonra karşılaştığım manzara tam karşımda parmağına nişan yüzüğü takılan Tahirimdi.
Ne gidebiliyordum yanına , nede buradan ayrılabiliyordum. Beklemedi diye suçlayacak değildim. Yalan suçluydu , benim beklediğim gibi beni beklemeliydi. Kalbine başkasını alıp bana ihanet etmemeliydi. Ben onun anılarına ihanet etmemiştim.
Bir sessizlik oldu. Nişandaki herkesin bana baktığını gördüm. Ve o yeşil gözler , bana bir zamanlar aşkla bakan yeşil gözler. Yerinden kıpırdayamamak , ayağını bile oynatamamak ne zordu. Git diye bağıran içim , kabus diyen kalbim ve bir adım ilerlemeyen ayaklarım. Yaz gününde hummalı bir sıtmaya tutulmuş gibiydim.
Yanıma yaklaşan hatta hızla gelen biri vardı. Yaklaştıkça Tahirin en yakın arkadaşı Fırat olduğunu farkettim. Fırat kolumu tuttu. Boş bakışlarla yüzüne bakıyordum.
Fırat "Ne talih. Yıllar sonra bu gün dönmen ne talih" dedi beni tanımıştı. Tahir ifadesiz gözlerle bana bakıyordu. Elini nişanlısının eline getirip tuttu. Ben ne demek istediğini algılamıştım.
Fırata "öyle. Büyük talihsizlik. Tebriklerimi iletirsin Tahir ve nişanlısına" deyip arkamı döndüm. Fıratın arkamdan söylediklerine bir tepki vermeden eskiden ailemle yaşadığım evime yöneldim.
Eski , yıkık , virane olmuş evimiz. Yıllar geride bıraktıklarını değiştiriyordu. Hiç bir şey bıraktığın gibi kalmıyordu. Bahçe kapısını açtım. Paslanmış , boyası dökülmüş kapı gürültüyle açıldı. Elimde yılların birikimi olan valizim karşımda çocukluk ve genç kızlığımın en güzel yıllarının geçtiği boyası dökülmüş camları kırılmış evimiz. Ev öyle alel ade bir yer değildir. Anılarını , sevinç ve hüzünlerini sığdırdığın sıcak yuvadır.
Gözlerim mazinin izlerini tek tek canlandırdı. Penceremizin kenarında bulunan renk renk çiçekler. Annemin her sabah konuştuğu benden farklı görmediği begonviller , menekşeler , küpe çiçekleri. Rengârenkti eskiden şu yıkık virane olan ev.
Bahçesinde türlü türlü meyve ağaçlarını barındırıyordu. Bahçede masa vardı önceden. Nice misafir görmüş, geçirmişti şu bahçe. Annemin beni terlikle kovalamalarına şahit olmuştu. Her sabah "aman kızım devir kötü. Bak zaten baban okumana zorla izin verdi. Kurban olayım uyma kimseye. Allaha emanet ol " sözleriyle uğurlandığım demir kapı.
Şimdi gelişimi karşılayan annem yoktu. Her akşam sobanın üstünde kestane pişiren babam yoktu. Yalnız yapayalnız kalmıştım koca dünyada. Koşarak geldiğim sığındığım Tahirde yokmu olmuştu. Yıllar ikimizdende , kalbimizdende çok şeylermi götürmüştü.
Bu gece bu evde kalamazdım. Yan taraftaki komşumuz , annemin en yakın arkadaşı olan Binnaz teyzeye gitsem beni alırmıydı evine. Başka kime gidebilirdim ki.
Geldiğim gibi çıktım bahçeden. Yan evin bahçe kapısını açıp evin kapısına yöneldim. Yıllar bu evide değiştirmişti. Kapıyı çaldım bekledim "kim o " diyen ses tanıdıktı. Can dostum Seherin sesiydi. Sevincimi anlatmaya kelimeler yetmez.
"Benim Seher Esma" dedim. Kapıyı temkinli şekilde açtı. Tam açmamıştı. Belliki beni unutanlardan biride oydu. Tanımak ister gibi bakması , gözlerini kısarak bakması unuttuğunu gösteriyordu. An be an değişen yüz hatları bir çığlığa ev sahipliği yaptı. "Esma canım arkadaşım" deyip aniden kendine çekti beni.
Unutulmak ne acıydı. Senin yıllarca unutmadıklarının seni unutması. Aramıza giren mesafelerin bir kere daha farkına vardım. Beni içeriye buyur etti. Yaz mevsiminin en sıcak ayı olan Temmuz ayıydı gelişim. Ben bir kış gününde , lapa lapa kar yağarken terketmiştim Samsunu. Ben bir trene bindirilip zorla götürülmüştüm doğup büyüdüğüm yerden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRILIK TRENİ
RomanceHiç dile getirilmemiş bir sevda. Konuşmadan sevmek , uzaktan gözlerinle sevdanı anlatmak işte buydu bizim hikayemiz. Gitmeden önce bana sevgiyle ışıldayan gözler , şimdi kızgınlıkla bakıyordu. Gelişimi , yıllar sonra geri dönüşümü sorgular gibiydi...