4.BÖLÜM

925 40 5
                                    

/1978 yılı anılar/

Babam 1 hafta sonra Almanyaya gidiyordu. Pasaport , vize bütün evraklar tamamlanmıştı. Ayrılığın acısı şimdiden içimize çöreklenmişti.

Her gece yatmadan Tahir ile muhakkak pencerede konuşuyorduk. Artık sadece pencerede konuşuyorduk. Birileri bizi konuşurken görse yanlış anlar diye sadece gördüğümüzde birbirimize selam veriyorduk.

Geceleri iki iyi dost , gündüzleri ise iki yabancı gibiydik. Tahire askerlik kağıdı gelmişti. Sırf askere gitmemek için yüksek öğretim fakültesine yazılmıştı. Buralarda öğretim fakültesine giden pek olmasada o gidecekti. Aslında gitmemesi beni çok sevindirdi. Neden gitmesini istemediğimi bilmesemde. Galiba beni en iyi anlayan o olduğundan. O da giderse geceleri kime anlatırım derdimi.

Bazı geceler sadece susup kalsakta,  bazen saçmalasakta en iyi arkadaşım olmuştu. Ona anlattıklarımı dinlemesi , bazen fikirlerini söylemesi iyi geliyordu. Tahir bana iyi geliyordu. Hissediyorum eskiye nazaran daha mutluyum.  

"Hani okumayıp babana yardım edecektin" diye sordum. Her zamanki gibi karşılıklı pencerelerdeydik. Tahir iç çekerek "öyleydi. Ama askere gidersem 18 ay geri gelemeyeceğim. Burada bırakamayacağım insanlar var" dedi.

Ailesini mi kast ediyordu.  "E sonuçta bir gün gideceksin. Ha bu gün ha yarın" dedim. Tahir karanlıkta bile parlayan yeşil gözlerini benim mavi gözlerime dikip "belki o zaman geride bıraktığımın duygularından emin olurum" dedi. Kimi kastetmişti. Duygularından emin olmadığı kimdi. "Kim o duygular beslediğin kız. Yoksa Gül mü" dedim. Sanki kalbim sıkışıyordu.

Gül Tahirin peşinden ayrılmayan alt sokakta oturan kızdı. Çocuğa kene gibi yapışıyordu. Ayıp nedir bilmez hallerine kızsamda bana birşey demek düşmezdi. Tahir serin davranıyordu ona, yinede belki oda birşeyler hissediyordur Güle.

Tahire baktım cevap versin istedim. O yada değil desin. Gerçi ne fark eder. Tahir "duygu beslediğim kişi..." annemin beni çağırmasıyla aceleyle pencereyi kapattım.

Acaba Gül mü diyecekti. Neden bu kadar aklımı kurcalıyorduki bu mesele. Onun başka birine duygu beslemesi canımı neden yakıyordu.    

Annem beni bulaşıkları yıkamam için çağırmıştı. Tam zamanını bulmuştu çağırmak için. Bulaşıkları yıkayıp odama geçtim. Perdeyi aralayıp Tahirin penceresine baktım. Çoktan uyumuştu , ışıklar ve perde kapalıydı. Beni bekleyecek hali yoktu ya.

Camın pervazındaki küçük kağıdı gördüm. Tahir bırakmıştı kesin. Pencereyi açıp kağıdı aldım. Hemen katlı olan kağıdı açıp içinde yazanları okumaya başladım. " Duygu beslediğim Gül değil. Ama kim olduğunu da söyleyemem. Sadece şunu bil hem çok yakın hemde çok uzak birisi" yazıyordu. Güle duygu beslememesi içimi rahatlatmıştı. Peki kimdi bu hem yakın hem uzak olan kişi.

Her sabah yan evdeki Tahir ile Zeynebin şakalaşmalarıyla uyanıyordum. Kardeşlik nasıl duygu , neye benziyor bilmiyorum. Benden önce annemin iki düşüğü olmuş. Banada zaten hemen hamile kalamamış. Benden sonrada doktorlar annemin bir daha çocuğu olmayacağını söylemiş. Yani ben kardeş duygusunu hiç bilmedim.

Gerçi Seher ve Ali ağabey beni kardeş gibi görüyor. Ali ağabey Sehere ne alsa banada aynısından alır. Sehere kızdığı konularda banada kızar. Hatta bazen ikimize birden küser.  Şakalaştığımız zamanlarda olur. Sevgilerini hissetmemek onları sevmemek mümkün değil.

Tahirin her sabah Zeynebi bağırtması , Zeynebin ona hep sinirli olması güldürüyor beni. Zeynep ağabeyinin aslında hiç çekilmez biri olduğunu hatta onu alacak kıza acıdığını söyler. Bu sözleride genelde benim gözlerime bakarak söyler. Ama neden böyle yapıyor bilmiyorum.

AYRILIK TRENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin