/1980 yılı anılar/
Ayrılık adına bir çok türkü , bir çok şiir yazılmış. Herkes kendince anlatmış ayrılığı. Kimisi yanıp , kavrulmuş. Kimisi ayrılıkla yok olmuş. Kimisi veda edememiş sevdiğine , kimisi öpüp koklayamamış. Kimisi turnalarla selam göndermiş , kimisi sadece bir haber beklemiş.
Ayrılığı anlatmaya , dilmi döner. Bu acıya yürekmi dayanır. Aldığın nefes bile ciğerlerine batmazmı. Her adı geçtiğinde yada onu hatırlatan her anıda boğaz düğümlenip , gözler dolmazmı. Bazen alakasız bir şey bile onu hatırlatmazmı insana. Bir koku, bir şey yada bir yer. Adımların bile o olmuşken adım atmaya korkar olursun.
Peki nasıl dayanılır bu acıya. Nasıl dayanmışlar görmeden yaşamaya. Geçermi ömür , bitermi günler , dolarmı saatler. Daha ayrılalı ne kadar oldu ki denir mi. Ayrılalı çok oldu denmeyeceği gibi.
Ayrılığın sancısı yüreğimde , Tahirin yüzü gözlerimdeydi. Tren yolculuğumuz 5 gün sürdü. Uyumayı ve yemeyi unutmuştum. Arada dalsada gözlerim çok uyuyamadan uyanıyordum. Yemek desen yaşayacak kadar yiyordum. Ruhum Tahirdeyken birşey yapmak gelmiyordu içimden.
Annem benim halimi umursamıyordu bile. Hatta ona göre abartmıştım bu ayrılığı. Küçük görüyordu sevdamı. Gelip geçer sanıyordu. Oysaki kalbime Tahiri öyle bir kazımıştım ki. Bir baksa anlayacaktı.
Yabancı bir ülke , yabancı insanlar. Herşey üstüme geliyordu. Konuşulanı anlamamak , almanca anons eden ses boğuluyordum. Babamın bizi bulması için bir yere oturup bekledik. Hiç bir yaşam belirtisi göstermek istemez gibi oturuyordum. Sadece gelip gidenleri izliyordum.
Bir saatin sonunda babam bizi bulmuştu. Yine aynı seneryo , bana sarılmış annemi es geçmişti. Bilmediğimiz bir ülkede bilmediğimiz bir yere geldik. Babam apartmanda yaşıyordu. Geldiğimiz yer bir apartman dairesiydi. Yaşadığı yere bakılırsa babamın durumu o kadarda kötü değildi.
Babam dairenin zilini çaldı. Evde babamdan başka yaşayan biri var demek oluyordu buda. Kapıyı en fazla 35 yaşlarında bir kadın açmıştı. Bir bana birde anneme baktı. Sonra babama dönüp birşeyler söyledi. Söylediklerinden sadece Cemili anlamıştım. Annem ve ben merakla kadına bakıyorduk.
Babamda kadına birşeyler söylüyordu. Kadın yüzünü buruşturdu. İçeriden gelen bebek ağlama sesiylede içeriye gitti. Babamın tavırları biraz tuhaftı. Babama " kim bu kadın baba" dedim kaşlarımı çatarak.
Babamın ifadesi sıkıntılıydı. "Kapı ağzında konuşulacak konu değil. Gelin içerde kim olduğunu anlatayım" dedi. Neden kötü birşey olacak hissi vardı içimde. İçeriye geçip koltuklara oturduk. Babam beni yanına alıp ellerimi tuttu. Sanki benim tepkimden korkar gibiydi.
"Az önce gördüğünüz kadın Delmira benim eşim" dedi. Eşim mi demişti. Ne demek eşim demek. Anneme döndüm oda benim gibi babama anlamayarak bakıyordu. Babam daha açık konuşarak "Ben burada kalabilmek için Delmirayla evlendim. Sonra ona aşık oldum. Esma inan bana istemeden olan birşeydi. Gönlüme söz geçiremedim" dedi. Ellerim hala ellerindeyken.
Annemin duygu ve düşünceleri umrunda bile değildi. Sadece benim aşırı tepki vermemden korkar gibiydi. Annemin tek tepkisi gözündeki yaşlar oldu. Ben annem için katlanmıştım onca şeye. O üzüldükten sonra ne anlamı kalırdı buraya gelmenin.
"Baba böyle birşeyi nasıl yaparsın anneme" dedim ellerimi çekip ayağa kalkarken. Zaten turist olarak gelmiştik. Iki sene kaçak yaşayacaktık babam öyle demişti. Geri dönmeliydik bu şekilde burada yaşayamazdık. Valizlere uzandım. Annem durmuş sadece babama bakıyordu.
Anneme bakıp "hadi kalk anne. Gidiyoruz" dedim. Yol bilmesekte bir şekilde giderdik , illaki bir yardım eden bulunurdu. Babam suçlu bir şekilde bana bakıyordu. Babamın evlendim dediği kadın kucağında bir bebekle içeriden yanımıza geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRILIK TRENİ
Lãng mạnHiç dile getirilmemiş bir sevda. Konuşmadan sevmek , uzaktan gözlerinle sevdanı anlatmak işte buydu bizim hikayemiz. Gitmeden önce bana sevgiyle ışıldayan gözler , şimdi kızgınlıkla bakıyordu. Gelişimi , yıllar sonra geri dönüşümü sorgular gibiydi...