Eskiden ailemin olduğu, akşamları ışıkları yanan , babamın gelişini pencerede bekleyen annemin üç odalı evi. Ahım şahım olmayan , hatta çoğu eve göre küçük ve eski olan evimiz.
Dedemin babama düğün hediyesi. Babaannemler köyde yaşadığından burayı babama vermişler. Amcam buna o zamanlar çok içerlesede sonradan pek laf etmemiş.
Şuradaki kiraz ağacı hemen yanı başındaki vişne. Yıllar önce meyvelerle süslü bahçemiz , şimdi otlara ve dikenlere ev sahipliği yapıyordu. Piknik diye adlandırdığımız, herkesin evlerinden bir şeyler getirip , sofra bezi serdiğimiz ağacın altı.
İncir ağaçları , çıkmayı başarıp inemediğim , babamın düşmemden korkup çıkmamı yasakladığı ağaçlar. Annemmiydi bu bahçeye hayat verip yeşerten. Bende onun gibi yeşerteceğim bahçemizi.
Penceremin kenarı renk renk çiçeklerle dolacak. Tekrardan hayat vereceğim bahçemize. Tekde olsam sıcak yuvamı geri kazanacağım, kaybettiklerimi unutamasamda.
Annemin yıllardır dişinden tırnağından artırdığı paralarla evi hale yola koymaya başladım. Hazıra dağ dayanmayacağından param bitmek üzereydi. Evin daha bir çok yeri olduğu gibi duruyordu. Ben ne yapacaktım.
Seherin ağabeyi Ali ağabey bana kendi okulunda öğretmenlik ayarlayabileceğini söylemişti. Benim açımdan bulunmaz bir fırsat olan teklifi red etme gibi bir lüksüm yoktu.
Seher çalıştığından dolayı yanımda olamıyordu. Beni yalnız bıraktığını düşünüp mahcup oluyordu. Oysaki benim en büyük destekçim kendisiydi. O olmasaydı ben kime gider , ne yapardım.
Sağolsun Nazım amca , ustalarla sıkı pazarlık yapıp masrafları yarıya indiriyordu. Kendi elinden gelen işlerdense para almıyor beni mahcup ediyordu. Muratta bahçe işlerinde bana yardımcı oluyordu. Yorgunluk nedir bilmeden çalışıyorduk.
Muratın "Selamün aleyküm Tahir " demesiyle yerden kafamı kaldırdım. Tahirin bizim bahçede ne işi vardı. Tahir Murat ile benim üzerimde gözlerini gezdirip "aleyküm selam Murat. Annem size yiyecek birşeyler gönderdi" demişti. Elinde tuttuğu sepeti yeni fark etmiştim.
Yok sayarak Murata "siz yeyin Murat. Bende gidip otları boş araziye taşıyayım" dedim. Murat "tek başına yapma. Beraber taşıyalım. Ben sonrada yerim" dedi. Gülümseyip "tek yapabilirim. Korkma eskisi kadar güçsüz , kırılgan değilim" dedim. Her oyunda mızıkçı olan kişi ben olduğumdan beni hala öyle sanıyordu.
"Tamam sen başla. Bende yemeğimi yediğimde gelirim yanına" dedi. El arabasına otları doldurdum ve taşımaya başladım. Bahçe kapısında öylece durup beni seyreden Tahirin yol vermesini bekliyordum.
Yoksayacak olduğunu söyleyip , beni izlemesi çelişkili hareketlerdi. Elimdeki el arabasını bıraktım. "Çekilirmisin" dedim yabancısı olduğum Tahire. Geriye çekilip bana yol vermesiyle , el arabasını alıp geçtim.
Eskidende böyleydi aslında Tahir. Bana kızınca tek kelime etmeden beni izlerdi. Bazen sinirini kağıtlara döküp camın kenarına bırakırdı. Uzaktan sevinçle gelen Ali ağabeyi gördüm.
"Kız serçe sana müjdem var" dedi hala serçe ismini duymak güzeldi. Bende merakla "neymiş müjden ağabey " dedim. "Yok müjdemin karşılığını almadan söylemem" dedi. Olmayan kardeşlerimin yerini dolduran Ali ağabey ve Seher.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRILIK TRENİ
RomanceHiç dile getirilmemiş bir sevda. Konuşmadan sevmek , uzaktan gözlerinle sevdanı anlatmak işte buydu bizim hikayemiz. Gitmeden önce bana sevgiyle ışıldayan gözler , şimdi kızgınlıkla bakıyordu. Gelişimi , yıllar sonra geri dönüşümü sorgular gibiydi...