16.BÖLÜM SEMİH

789 34 2
                                    

1991

Dudakları dudaklarıma değiyordu. Öpmeyecekmiydi , öpseydi bir kere. Niye yapıyorum bunu kendime , niye hala deli gibi Tahir diyor her yanım. Durup beynimi toparladım. Tahiri itmeliydim. Beni öpmesine izin vermemeliydim. O artık nişanlı diye bağırdım içimden. Olmayacak iki kişiyiz dedim.

Tam itmek için ellerimi aramıza koymuşken "Tahir" diye bağıran Ali ağabeyi duyduk. Tahir hızla benden uzaklaştı. Yakalanmanın verdiği panikle hemen mutfağa kaçtım.

Ali ağabey Tahire kızıyordu. Seslerini duyuyordum. Ali ağabey "Tahir ne yaptığını sanıyorsun" diye bağırdı. Tahirden ses yoktu. Sonra bağıran sesiyle "O Esmayada soracağım" dedi. Tahir "Esmanın bir şuçu yok. Ben yaklaştım o şaşkınlıktan bir şey diyemedi. Sonrada sen geldin zaten" dedi. Oysaki bende öpmesini istemiştim. Beni savunmak için kendini kötü göstermişti.

Ali ağabey "Sen nişanlısın unutma. Ona göre davran. Esmayada boş ümitler verme" dedi. Ne kadar doğru bir şey söylemişti. Boşa ümit beslememem gerektiğini anlamalıydım artık. Tahir kısık sesle "Bende biliyorum ağabey. Ama ondan uzak duramıyorum. Bir yanım sevdam bir yanım mecburiyetim" dedi. Kelimelerin altında eziliyor gibiydi. Peki söylediği mecburiyet neyin nesiydi. Neye mecburdu.  

Ali ağabey "Tahir bak kardeşim yıllardır tanırım seni. Esmada sende benim kardeşimsiniz. Eskiden aranızda olan sevgiyi bilmeyen yok bu mahallede. Ama şimdi ne sen eski Tahirsin , nede Esma eski Esma" dedi. Tahir cılız sesiyle "Ben eski Tahirim. Hâlâ Esmaya sevdalı olan Tahir" dedi. Yandı yüreğim , ateş aldı bedenim. Benden gitmemişti. Bende ondan gitmemiştim.

O zaman niye Gülle nişanlanmıştı. Neden ikimizide bir sevdanın kurbanı yapmıştı. Kendimede , Gülede acıdım. İkimizde bir adamı seviyorduk. İkimizde o adam için ölüyorduk. Benim ki yitip gitmiş bir sevdaydı zaten. Ellerimden uçup gitmişti. O yüzden ben onların arasında olmamalıydım.

Ali ağabey ve Tahir bahçeye çıkınca bende elimi yüzümü yıkayıp bahçeye yöneldim. Ali ağabeyin kızgın bakışları Seher ve  Narin ablanın imalı bakması yerin dibine sokuyordu beni.

Aslında kendimede kızıyorum. Beni azarlayıp bir kere bile dinlememiş  olan birine niye kaptırıyorum kendimi. Beni unutup başkasıyla nişanlanan o değilmi. Söylediklerini ne çabuk unuttum. Neden kızamıyorum Tahire. Akıllan Esma akıllan. Kapat kalbini Tahire. Onuda yapamıyorsan uzak dur.

Seherlere kafa dağıtmaya gelmiştim. Şimdi daha beter bir haldeydim. Beynim , kalbim bir olmuş bana işkence ediyordu. Gerçekten buralardan gitmeliydim. Kendimi toparlayıp tayinimi istemem bizim açımızdan daha iyi olacaktı.

Aradan geçen üç günde Tahirle karşılaşmamak için elimden geleni yapsamda başarılı olamadım. Evi tam yan evken , muhakkak karşılaşıyorduk. Galiba o da benim gibi benden uzak durmaya çalışıyordu.  

Ben onu düşünmeden nasıl bir hayat yaşanır bilmemki. Gördüğümde nasıl görmezden gelinir. Bir bakışı yetiyorsa deli gönlüme. Bir tebessümü uçuruyorsa aklımı başımdan nasıl olur onsuz. Hemde tam dibimdeyken.

Bu aralar birde Murat çıktı başıma. Her gördüğünde önümü kesmesi , sürekli bir ihtiyacım olup olmadığını sorması niyeydi. Birde dün sokakta söyledikleri vardı. Gözünün önündekini göremeyecek kadar körsün demişti. Kime kördü gözlerim. Her şeyi kafama takmayayım diyorum ama olmuyor. Her olay beynimde dönüp duruyor.

Artık bahara girdik. Bahçem yemyeşil. Bazen çayımı alıp bahçeye çıkıyorum. Etrafın yeşerip çiçek açması güldürüyor yüzümü. Penceremdeki saksılardaki çiçeklerde açtı. Annemin varlığındaki gibi şimdi evimiz. Annemi hayal ettim. Çiçeklerle konuşup şu vermesini. Bahçeyi süpürürken bana söylenmesini. "Biraz yardım et Esma. Koca kız oldun. Bakalım koca evinde de böyle oturacakmısın.  Valla iki güne atar seni evden" deyişlerini. Olsaydı , yaşasaydıda yine kızsaydı bana.

AYRILIK TRENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin