1990
Kapıyı açıp karşımda teyzemi ve amcanın oğlu Faruğu gördüm. Ne işleri vardı burada. Bir kere bile halimi hatrımı sormayan , geldiğim günden beri bir defa aramamış olan bu iki insanın kapımda ne işi vardı.
Teyzem "ay Esma ne o taş kesildin. İçeri buyur etmektemi yok teyzeni" dedi. Nezaketen kapıya geleni geri çeviremeyeceğim için buyur ettim ikisinide. Yan evden evimi izleyen Tahiri görünce kapıyı hemen kapattım.
Teyzemde Samsunda oturuyordu. Ama aradaki mesafe bir saatlik araba yoluydu. Teyzem eğreti bir şekilde yerdeki minderlere oturdu. Farukta bağdaş kurup oturmuştu.
Teyzem acıyan gözlerle bana bakıp
" Vah Esmam tek mi kaldın şu koca dünyada" dedi. Dudaklarımda alayla oluşan tebessüm ile "hayır tek değilim teyze. Sağolsun mahallemin güzel insanları beni hiç yalnız bırakmıyor" dedim.Teyzem aşağılayarak "hı zaten başka kim yardım ederki sana" dedi. Hiç mi vicdanı yoktu. Hadi bana el uzatmadı , bu tavırları niye yapıyordu. Faruk "Peki nasıl geçiniyorsun" dedi. Gururla "Öğretmenlik yaparak. Sağolsun Ali ağabey beni kendi okuluna aldırdı" dedim.
Onlara muhtaç olmayışım suratlarını asmalarına sebep oldu. Gelme amaçlarını merak ediyordum. "Sizi hangi rüzgar attı buraya" dedim. Teyzem boğazını temizleyip "biliyorsun canım bende sana yardım etmek isterdim. Bizimde durum belli. Kızma , darılma bana olurmu " dedi. Vardı bu işin içinde bir iş. Yoksa durup dururken bunlar benim yanıma gelmezdi.
Devam etti teyzem "canım annen öldüğü için vasisi sensin. Hani bizim oturduğumuz arsa varya işte orası için imza gerekli" gelme sebebi belli olmuştu. Dedemden kalan arsayı kendi üstüne istiyordu. Yerimde biraz kıpırdayıp "ımza istiyorsun yani teyze" dedim. Teyzem sevecen görünmeye çalışarak "Evet canım yeğenim. Zaten babam bana bırakmıştı o arsayı biliyorsun" dedi.
Yalana bak , dedem hiçbir yeri paylaştırmamıştı. Sonra Faruğa dönüp "ee sen niye geldin" dedim. Faruk ilk mırın kırın etti. Sonra ağzındaki baklayı çıkardı. "Biliyorsun oturduğun bu arsa babam ile amcamın ortak malıydı. Yıllarca siz kullandınız. Şimdi sıra bizde" dedi leş yiyici akbabalar.
Başımı dikleştirip bir teyzeme birde Faruğa baktım. Sonra bir kahkaha koy verdim. İkiside delimiyim diye bana bakıyordu. Sinirle dudağımın kenarını ısırdım. Faruğun dedikleri benim çileden çıkmama yetmiş hatta artmıştı. Faruk "Ama benimle evlenirsen burada yaşayabilirsin. Yani beraber yaşarız" dedi.
Beni saf Esma sanıyordu. İlk teyzeme hitaben "o arsa senin deģil. Dedem annem ile sana bıraktı. İmza vermem boşa bekleme. Zor günümde yok olup işi düşünce var olan akrabalara benden zırnık yok" dedim.
Teyzem şaşkındı. İkisinide susturarak "bak Faruk seninle evlendiğimi rüyanda görürsün. Bu arsayıda öyle. Ayrıca bu arsanın tapusu babamın üzerine. Buradan hak taleb edersen bende köyden hak taleb ederim" dedim.
Teyzemin para teklifi , Faruğun tehditleri beni güldürüyordu. Karşılarında çaresiz çocuk Esma var sanıyorlardı. Oysaki o Esma çoktan ölmüştü. Hemde babası kendi elleriyle öldürmüştü. Ansızın gelen iki akraba görünümlü akbabayı evden def ettim. Misafiri kovmak ayıp olsada bunları kovmak ayıp değil sevaptı.
Sonra aklıma gelen Tahirin nişanlandığımı teyzemden öğrenmiş olması ile teyzemi durdurdum. Tahirin hala bizi izliyor olduğunu görebiliyordum. Teyzeme "Tahire sen mi söyledin nişanlandığımı " dedim. Teyzem sinsice "Evet. Sen orada başkalarıyla mutluyken Tahir burada acımı çekseydi" dedi.
Nasıl bir kadın benim teyzem. "Sen o nişanın niye yapıldığını biliyorsun" dedim. Teyzem kulağıma yaklaşıp "Ama Tahir bilmiyor. Senden nede kolay vazgeçti" dedi. Bunu yapmaktaki amacı neydi. "Ne yapmaya çalışıyorsun teyze" dedim gözlerimi büyüterek. Teyzem yandan bir gülüşle "yakında çok yakında öğreneceksin" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRILIK TRENİ
RomanceHiç dile getirilmemiş bir sevda. Konuşmadan sevmek , uzaktan gözlerinle sevdanı anlatmak işte buydu bizim hikayemiz. Gitmeden önce bana sevgiyle ışıldayan gözler , şimdi kızgınlıkla bakıyordu. Gelişimi , yıllar sonra geri dönüşümü sorgular gibiydi...