1991
/Esmanın Anlatımıyla/
Tahirin eli kanlar içindeydi. Hepimiz Tahire doğru döndük. Ali ağabey Tahirin elini açmaya çalışıyordu. Ben ise hiç kıpırdamadan Tahire bakıyordum.
Tahirin dilinde tek bir cümle vardı. "Payımıza ayrılık mı düştü yine" diye sayıklıyordu. Gözlerim doldu. Ağlamamak için yutkundum.
Semih ve Ali ağabey Tahirin elini açmak için büyük uğraşlar veriyordu. Ali ağabey var gücüyle Tahire bağırdı. Tahirin elini güç bela açmayı başarmışlardı.
Tahir buralardan gideceğimi duyduğu zaman elindeki bardağı sıkmış ve camlar elini kesmişti. Zeynep "Esma batikon , pamuk felan getir" dedi.
Evet Tahir için bir şeyler yapmalıydım. Ama yerimden kıpırdayamıyordum. Zeynep telaşla beni sarstı. "Esma , Esma yerini söyle ben getireyim" dedi.
Zar zor "banyo , banyoda " dedim. Zeynep malzemeleri alıp gelmişti. Hala yerinden oynamayan ayaklarımla film izler gibi onları izliyordum.
Tahir yaralı bir aslan gibiydi. Elini sarmak isteyenlere zorluk çıkarıyordu. Ali ağabey kan ter içinde kalmıştı.
Tahir oturduğu yerden bir anda fırlayıp kollarıma yapıştı. "Gideceksin öylemi. Beni burada bırakıp yine gideceksin" dedi.
Sonra kollarımı bırakıp yere çöktü. Ağlayarak "yalvarırım Esma. Bunu bir kere daha yapma bize. Bir kere daha yarım bırakma beni" dedi.
Bahçede bulunan herkes ağlıyordu. Benden ses çıkmayınca Tahir koluyla göz yaşlarını silerek "eğer gitmekte kararlıysan , beni yok sayıp gideceksen bilki bu yüreğimin hakkı helal değildir sana" deyip gitti.
Neydi bu akşam olanlar. Sanki bir kasırga geçmişti üzerimizden. Her tarafı tarumar eden bir fırtına. Ama maddi olarak hiçbir şeyi yıkmamıştı. Yüreklerimizi yakıp , yıkmıştı.
Olanlardan sonra oturmak manasız olacaktı. Herkes evlerine dağılmıştı. Benim ise aklım Tahirdeydi. O yaralı haliyle nereye gitmişti.
Seher beni yalnız bırakmak istemesede ikna edip gönderdim. Aklım yerinden uçup gitmişti. Benliğim uyuşmuştu. Dalından düşen yaprak gibiydim. Rüzgara kapılmış boşlukta sallanıyordum.
Minderlerden birine çöktüm. Yaptığım şeyi sorguladım. Tahiri bir anda nasıl harabeye çevirdiğim geldi aklıma. Gideceğim diyordum da gitmek kolaymıydı. Canımın yarısını bırakıp gidebilecekmiydim.
Saat gecenin 3 olmuştu. Ben ise oturduğum yerden kalkamamıştım. Kapının alacaklı gibi çalmasıyla sıçradım. Bu vakitte gecenin bir vakti kimdi gelen.
Kapıya yaklaştım tedirgince. Tahirin "aç kapıyı Esma" diye seslenen sesiyle yüreğim ferahladı. Usulca kapıyı açtım.
Tahir ayakta zor duran haliyle yalpalamaya başladı. Zil zurna sarhoş haldeydi Tahir. Tekrar bağırmaya başlamasıyla , millet uyanmasın diye Tahiri içeriye aldım.
O kadar sarhoş olmuştuki. Yerinde zor duruyordu. Ona destek vererek içeriye götürdüm. Minderlerin üzerine yatırdım.
Sarhoş insan nasıl ayıltılırdı. Buna dair hiçbir bilgim yoktu. Ne yapmalıyım diye düşmeye başladım. Tahir sarhoşluğun verdiği etkiyle peltekçe "Esma , Esmam gitme. Beni burada bırakma. Yine bana sensizliği bırakma" dedi.
Haline üzülmemek elde değildi. Birden oturur hale geldi. Ellerimi tutarak "gör be yüreğimdeki seni. Nasıl bir sevdayla yaktığını gör. Sevdiğinin celladı olma" dedi.
Artık tutamıyordum kendimi. İçimde coşmayı bekleyen sevdam çoktan gün yüzüne çıkmıştı. "Tahir , Tahirim" dedim göz yaşlarıyla.
Sanki bunu bekler gibiydi Tahir. Birden dudakları , dudaklarımla buluştu. Bıraktım kendimi ona. İzin verdim sadece bu gece sevdama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRILIK TRENİ
RomanceHiç dile getirilmemiş bir sevda. Konuşmadan sevmek , uzaktan gözlerinle sevdanı anlatmak işte buydu bizim hikayemiz. Gitmeden önce bana sevgiyle ışıldayan gözler , şimdi kızgınlıkla bakıyordu. Gelişimi , yıllar sonra geri dönüşümü sorgular gibiydi...