1991
/Tahirin anlatımıyla/
Neydi aramızdaki bağ. Hiç kavuşmayan ellerimiz mi. Yada bakmaya doyamadığımız gözlerimiz mi. Belkide sessiz yada sesli geçen gecelerimiz. Galiba yüreklerimizde ki yangınımız.
En zor sınavı verdirdi yıllar bana. Ayrılık acısı neymiş onu gösterdi. Sonra yan yana olup , nasıl imkansız olunur onu öğretti. Yetmedi kendi saadetimi kendi ellerimle , dilimle mahvetmeyi gösterdi.
Sorsanız hangisi daha zor. Hepsi birbirinden zor. Ayrıyken gelsin diye bekledim. Gelince anlasın , dilimle kalbim bir değil görsün istedim. Olmadı , olduramadım.
Annemin zoruyla çıktığımız eksik görme , benim için eziyetti. Aklım yanımda olanda değildiki. Aklımda olanda yanımda değildi.
Gül "Tahir yeter ama" dedi. Neye yeterdi. Anlamayan bir ifadeyle baktım Güle. Gül sözlerine devam edip "ne göstersem olur diyorsun. Aklın nerde Allah aşkına" dedi. Aklımın nerde olduğunu bilmek isteyeceğinden emin değilim.
Alacaklarımızı alıp evin yolunu tuttuk. Biz daha oturacağımız evi bile bulamamıştık. Bizim eve en yakın olan yerlerden yarın bakmaya başlayacaktık.
Gül mahalleye yakın bir yer istemesede bu konuda bana uymak zorunda. Kahvehanenin bir üst sokağında , bizim evin ise 2 üst sokağında Cevat amcanın evi var. Benim aklımda o ev var. Zaten fazlada seçeneğimiz yok. Bu düşüncemi Güllede paylaşmalıydım.
"Diyorum ki hani şu bizim Cevat amcanın kiralık evi varya. Onu tutalım" dedim. Gül "Tahir biliyorsun. Ben bu mahalleye yakın olmak istemiyorum. Başka yerden baksak" dedi somurtarak.
"Gül benim işim kahvehane işletmek. Dükkanda bu mahallede. Hem ailelerimize yakın olmakta ne zarar var. Dara düşsek hemen gelirler , bizde onlara hemen gidebiliriz" dedim. Kırmadan , incitmeden halletmeliydim bu konuyu.
Ben zaten bir kendimi , birde Esmayı kırıyorum. Aman annem üzülmesin , aman Gül kırılmasın. Benim hayatımın özeti bu galiba.
Gül mecburi "tamam. Bu defa sen nasıl istersen öyle olsun " dedi. Asıl isteğim bu değildiki. Aslında ben bu evliliğe mecburen , kendi hatam yüzünden tamam demiştim.
Gülün elimi tutmasıyla ilk ellerimize sonra Güle baktım. Neden bir anda elimi tutmuştu. Gül ise bana bakmıyordu. Gül'ün baktığı yer tam karşısıydı. Bende onun baktığı yere baktım.
Hayal kırıklığı ile dolan mavi gözler ellerimize bakıyordu. Elimi çekmek istedim. Onu böyle görmek istemezdim. Yada onun bizi el ele görmesini.
Ben Esmayı başkasıyla el ele görmeye dayanamazdım. Ona bunu yaşatmaya hakkım yoktu. Gözlerim yüzünde gezindi. Ezbere bildiğim yüzü.
Daha demin dolu gözlerle bize bakan gözler , şimdi ifadesiz bakıyordu. Hala en büyük korkum yüreğinden gitmekti. Sevgimi , beni yüreğinden çıkarmasıydı.
Bu korkum bencilce olsada korkuyorum. Bir başkasıyla evlenecek olmam bu korkumu değiştirmiyor. Yıllarca özenle içimde büyüttüğüm sevdam , yıllar geçse de orada kalacak biliyorum. Ve o sevdanın sahibininde gönlünde kalmak istiyorum.
Esma her şeyi yok sayarak eve girdi. Neydi beklediğim. Bağırıp , çağırmasımı. Yada ağlamasınımı bekliyordum. Neyi beklediğimi bilmiyorum ama yok sayıp gitmesini beklemediğim kesin.
Hani bazı zamanlar vardır ya. Bahar gelmiş , her yer yemyeşil , güneş tüm güzelliğiyle tam tepede parlar. Havanın güzelliğine inat içimizin kara kışı yaşadığı anlar. Uzun zamandır bu haldeyim. Esmanın gittiği o kış gününde kaldı içim. Ondan sonra kaç bahar geldi Samsun'a. Gel görki bana hiç uğramadı o baharlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRILIK TRENİ
RomanceHiç dile getirilmemiş bir sevda. Konuşmadan sevmek , uzaktan gözlerinle sevdanı anlatmak işte buydu bizim hikayemiz. Gitmeden önce bana sevgiyle ışıldayan gözler , şimdi kızgınlıkla bakıyordu. Gelişimi , yıllar sonra geri dönüşümü sorgular gibiydi...