35.BÖLÜM

625 34 7
                                    

1991

/Tahirin Anlatımıyla/

Esma bir kere daha ellerimden kayıp gidecekmiydi. Ben eski Tahir değilim. Eskisi kadar güçlü değilim. Bir kere daha Esma'nın gitmesine dayanamam.

Bir sızı var bedenimde. İlk önce kalbimde başladı bu sızı. Sonra her yanıma yayıldı. Kötü bir hastalığa yakalanmıştım.  Bu hastalık ne verem nede kanserdi. Bu hastalık sevdaydı. Sevda denilen illet bütün hastalıklardan beterdi.

"Payımıza ayrılık mı düştü yine" işte tek diyebildiğim buydu. Bizim sınavımız da ayrılıktı. Belkide hiç kavuşamayacaktık. Peki niye.

Tekrar aynı şeyleri yaşamak benim için zulümden başka bir şey değildi. Esma'ya tekrar hasret kalmak istemiyordum.

Bütün her şeye kendimi kapatmıştım. Etrafımda olup bitene ve seslere. Sadece Ali ağabeyin Tahir diye bağırdığını duydum.

Canım yanıyor Allah'ım. Al şu canımı ama Esma'dan ayrı koyma artık beni. Ölmek , ayrılıktan daha iyiydi  benim için.

Birileri başımda bir şeyler yapıyordu. Elimi açmaya çalışıyorlardı. Gözlerim elime kaydı. Esma'nın gideceğini duyduğumda elimdeki çay bardağını sıkmıştım. Kırılan bardak elimi kesmiş.

Etrafımdakiler görünürdeki yaramı sarmaya çalışıyorlar. Oysa ki içimde elimdekinden daha büyük bir yara var. Onun merhemi de gidince o yara bir daha kapanır mı bilemem.

Hiç mi sevmedi Esma beni. Küçücük de olsa yanmadı mı benim gibi aşk ateşinde. Hadi benim kadar sevmiyor diyelim. Peki hiç mi beni  düşünmedi.

Bir daha aynı şeyleri yaşamayacaktım. Bana bunu yapmaya hakkı yoktu. Esma'nın kollarını tuttum. "Gideceksin öyle mi. Beni burada bırakıp yine gideceksin" dedim.

Onu sarsmama rağmen hiçbir tepki vermedi.  Ne yaparsam fikrin'den vazgeçerdi. Ya da ne söylesem benim yanımda kalırdı.

Son bir ümit diz çöktüm yere. Ağlayarak "yalvarırım Esma. Bunu bir kere daha yapma bize. Bir kere daha yarım bırakma beni" dedim.

Vicdanı mı taşlaşmıştı. Niye bir tepki vermiyordu. Hani bana dönmüştü. Hani sığınabileceği tek liman ben kalmıştım. Hepsi yalan mıydı. Şu feryadımı dağlar , taşlar duysa dile gelirdi. Ama Esma vicdanını sanki bana kapatmış gibiydi.

Gidecekti biliyorum. Ne söylesem faydasız artık. Gözümdeki yaşları sildim. "Eğer gitmekte kararlıysan , beni yok sayıp gideceksen bil ki bu yüreğimin hakkı helal değildir sana" deyip oradan ayrıldım.

Ben şimdi ne yapacaktım. Nereye gidecektim. Benim bildiğim bütün yollar Esma'ya çıkıyor. Zaten Esma'ya çıkmayan sokakları ne yapayım.

Kafam o kadar bozuktu ki. Tövbe ettiğim içkiye tekrar başladım. Bazı şeyleri unutmak için içki de çözüm değil. Ya da bazı şeyleri değiştirmiyor içki.

Oturdum bir meyhaneye. Yemin ettim unutana kadar içmeye. Ama sonra anladım ki ne kadar içersem içeyim ben Esma'yı unutmam , unutamam.

Bir kadeh , iki kadeh , üç kadeh derken sonrasını hatırlamıyorum. Hayal meyal hatırladığım şeyler var. Rüya mı gerçek mi bilmiyorum.

Güneş ışığının gözlerimi acıtmasıyla uyandım. Başım çatlıyor. Gözlerimi aralamaya çalışıyorum ama bir türlü başaramıyorum.

Gözlerimi hafif aralayıp etrafa baktım. Ben neredeydim. Sonra Esma'yı gördüm. İşte beni en çok hayrete düşüren buydu.

"Esma" dedim. Ben Esmanın evindemiydim. Esma gayet sakin "efendim" dedi. Yok galiba ben hala rüyadayım. Şu an Esmanın evi inletmesi lazım.

"Ben , ben niye , nasıl buradayım" dedim. Doğrulmaya çalıştım ama başımın ağrısı izin vermedi. "Of başım" deyip tekrar başımı yere koydum.

AYRILIK TRENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin