1991
/Esmanın anlatımıyla/
Bu...Bu kesinlikle kabus olmalıydı.
Hayatımı zindana çeviren kişi babam tam karşımda duruyordu. Ne kalmıştı içimde yıkılmayan. Ne kalmıştıda her bir yandan tekrar darbe alıyordum. Yetmemişmiydi bendeki enkaz. Daha ne kadar parçalara ayrılacaktım.
Babam alay eder gibi kollarını açtı bana. Onca şey yaşanmamış gibi , onca acıyı çektirmemiş gibi bana kollarını açmıştı. O ki annemin cenazesine gelmeyi bile çok görmüştü bize. Nasıl affeder kollarına atlardım. Bizi , beni bu hale getiren asıl sebep o değil miydi.
Tahirin içimde bıraktığı acıyı bir kenara öteleyip babama baktım. Yüzümde nefretden başka bir ifade olmadığına eminim. Babamın gülen yüzünün solmasıda bunun kanıtı.
Kollarını indirdi yavaşça. Yüzünü hafif yere eğerek "Esma kızım" dedi. İçimde taşmayı bekleyen nefretle "sakın , sakın adımı ağzına alma" dedim. İçimdeki nefret bedenimi titretiyordu.
Babam bana doğru bir adım atıp "ben çok suçluyum. Ailemizi mahvettim. Hatalarımı biliyorum" dedi. Sesini duymaya bile tahammülüm yoktu.
Her şeyi bir yana bırakıp affetmeye çalışsam , annemin kemikleri sızlardı. Zaten bende herşeyi , yaptıklarını , bizi mahvettiği her anı bir kenara bırakamazdım.
Yaşadıklarımı unutmayacağımı o da bilmeliydi. Eskiden o her kucak açtığında koşan Esması yoktu. Esma onun yüreğinde bıraktığı yarayla , sevdasına olan hasretiyle çoktan bitmişti. Ve bu gün sevdası onu öldürmüştü.
Nefes almak yaşamak değildir. Her nefes alan yaşıyorda değildir. Benim için nefes almak sadece bir eylem. Ruhu olmayan birisi bedenen yaşasa ne olur ki. Babam elleriyle kendi kızının ruhunu almıştı. Yaşadığımı tek sevdamda hissederken bu gün oda elimden alınmıştı.
Yaşamak için yaşıyordum artık. Kimse bilmesede ben bu gün eski Esmayı yolcu etmiştim içimden. Içimde Esmaya ait son bir şey kalmıştı ve bugün o son kalan şey yok olunca bende onunla yok oldum.
Babama boş gözlerle bakıp "suçunu biliyor olman neyi değiştirir. Söyle bana mesela senin suçunu kabul etmen annemi geri getirirmi. Benim annemin öldüğü gün babamda öldü" deyip arkamı döndüm.
Babamın buraya gelmesindeki amaç ben değilim. Eğer ben olsaydım aylar önce gelirdi. Gelmesinde başka bir sebep vardı. Ve o sebep her neyse elbet ortaya çıkardı.
Arkamdaki ayak seslerini duyuyorum. Peşimden geliyordu. Aldırmadım arkamdan gelmesine. Adımlarımı hızlandırdım. Bahçe kapısına gelince kafamı hafif yana çevirip arkama baktım. Oda benim gibi durmuştu.
Bahçe kapısını açıp içeriye girdim. Ardımdaki ayak sesleri de beni takip ediyordu. Gelme desem diye düşündüm. Ama burası zaten onun eviydi. Babama babasından kalan haktı.
Evin kapısını açarken sesini duydum. "Eski günlerdeki gibi evimiz" dedi. İşte bu canımı yakmıştı. Bütün sinirimle "hiçbirşey eskisi gibi değil. O yüzden evimizde eskisi gibi bir yuva değil. Annesi olmayan bir ev , babası tarafından yıkılmış bir kız. Ve , ve baba olamayan bir baba. Söyle şimdi ne eskisi gibi. Sadece görüntüsü aynı diye bu ev eski yuvamız değil" dedim.
Babam şaşkınca bana bakıyordu. Eski Esma kim babasına karşı gelmek kimdi. Ama şimdi herşey farklıydı. Babama hayatta bir kere sesimi yükseltmiş ve dayak yemiştim. Sırf kimseyle evlenmem benim sevdiğim var dedim diye yediğim dayağı unutmam.
Babam bir adım atıp "Esma yavrum. Yapma biliyorum kızgınsın bana. Affetme beni ama böyle şeylerde söyleme" dedi. Derin bir nefesi çektim ciğerlerime. "Bana ķızım deme. Bana yavrum deme. Niye döndün ha niye. Hayatımı tekrar mahvetmek için mi" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRILIK TRENİ
RomanceHiç dile getirilmemiş bir sevda. Konuşmadan sevmek , uzaktan gözlerinle sevdanı anlatmak işte buydu bizim hikayemiz. Gitmeden önce bana sevgiyle ışıldayan gözler , şimdi kızgınlıkla bakıyordu. Gelişimi , yıllar sonra geri dönüşümü sorgular gibiydi...