_kitaptozu4 / _moglinna
GERÇEK, YALANA
SARILINCA25
"SOKAĞIN KIZI"
Senin gökyüzünde, benim yerim yoktu
Kuru dallarında kanatlarım kırılıp koptu
Senin toprağında, benim evim yoktu
Kader aynı sondu, yazdığı son hikaye buyduDiyordu Göksel bir şarkısında.
"Benim bu dünyada kızlarıma bırakacak çok şeyim var, senin neyin var? Kimin kaldı?" demişti Halide Alarçin.
Gerçekten de onun gökyüzünde yerim yok muydu?
"Rebena?"
Enis'in sesiyle yaslandığım koltukta dışarıyı izlemeyi bırakarak bakışlarımı yüzüne çevirdim.
"İyi misin?" diye sordu ilgili bir sesle, biraz da çekingen. Kafamı sağa sola salladığımda gözyaşlarım da sallanmıştı ama düşmemişlerdi. "Benim bu dünyada kızlarıma bırakacak çok şeyim var, senin neyin var? Kimin kaldı? Dedi ya... Ne kadar ağır cümle değil mi?"
Bakışlarını yola indirdiğinde ne yüzüme bakabildi ne de cevap verebildi.
"Benim bu dünyada kızlarıma bırakacak çok şeyim var, senin neyin var? Kimin kaldı?" diye tekrar ettim yine. Ben de yolu izliyordum. "İyi olmak istiyorum. Ama olmayacağımı biliyorum. Bir parçam benimle değilmiş gibi hissediyorum. O yemek masasında kaldı mı, ben mi bıraktım... Bilmiyorum. Sadece yas tutan bir insan gibi bir yerlerim acıyor. Dayak yesem böyle olmazdı ama, biliyorum."
Ara ara bakışları üzerime düşse de, karanlık yolu izlemeye devam ediyordum.
Babam beni isteseydi böyle olur muydu diye içimi bir merak kapladığında gözyaşlarımı daha fazla tutamadım. Ağladım, inledim, gözlerimi sıkıca kapattım, hıçkırdım, bir daha ağladım ama bir türlü kendimi susturmayı başarmadım.
Bir şey demediğinde benim gibi yolu izliyordu.
Emre Aydın'ın bir şarkısında ağlayan bir kadın kadar düşman dediği kadardı öfkem, kızgınlığım, nefretim ve acım... Bu kez pek bir afilli yalnızlık, ağlayan bir kadın kadar düşman, bırakmıyor acıtmadan... Ve şarkıya ölsem, ölsem, ölsem, hemen şimdi. Kaçsam, gitsem, kaçsam tam da şimdi diye başlayan Emre Aydın'ın şarkıyı değmezmiş hiç uğraşmaya demesiyle bitirmesi gibi arada kalmıştım.
Yalıya geldikten sonra herkesten önce içeriye girdim, merdivenleri kullanarak yukarıya çıkmak istedim, Enis de beni arkadan takip ediyordu... Odaya geldiğimde ise ışıkları yakmak istemedim. Direkt montumu çıkarıp, gardıroptan aldığım gecelik takımıyla banyoya gittim. Yüzümü yıkadım, saçlarımı elimle ıslatıp kıvırcıklarını bozdum, taradım, iyice bozdum. Saçlarımı topuz yapıp ağlaya ağlaya yüzümü yıkadım. Kıyafetimi geceliklerle değiştirdikten sonra odaya girdim. Neyse ki ışıklar açık değildi de rahat bir şekilde yatağa girmiş, Enis'e sırtımı dönmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İTAAT
Roman d'amour"Kimsin sen Enis Altınday?" Diye sorduğumda, bakışları bana hissettirdikleri kadar anlamsız değildi. "Tehlikeli ve tutkulu bir adam mı yoksa yardımsever ve vicdanlı biri mi? Kimsin? Nesin sen?" "Ya sen?" Diye soruma karşılık sordu. "Yalan," dedim...