GERÇEK, YALANA
SARILINCA11. ÇİVİ CİVİYİ SÖKER
Aşkın rengi kırmızı mıydı? Bence hayır. Benim aşkımın rengi siyahtı. Hatta siyahın en kara tonuydu. Kumardan aşkıma kırmızıya yer yoktu. Belirsizlikler, ihanetler ve iç savaşlarımız acıyla üzerime fısıldıyordu. Ruhuma bıraktığı saydam yaralar iyileşse de dikiş izleri kalıyordu. Ama şunu da biliyordum; o dikiş izlerinin tek tek kaybolduğunu, tamamen iyileştiğimi görecektim. Kesinlikle görecektim.
Eldivenin birini elimden çıkarıp kendim için kar aldığımda önce avcumda sertleştirdim sonra da dişlerimle kırıp ağzıma aldım. Hava soğuktu ama ben o kadar sıcaktım ki asla üşümüyordum. Yanaklarımın ateş sıcaklığında olduğunu hissediyordum.
Serter bir saatte dördüncü kıza yürürken onlardan biraz uzak da duruyordum. Kıza yürümesi bitince yanına gidecektim. Güzel kızı bulup beni yanlarından yollattığı için elbette ona tavır koymayacaktım, beni kıza küçük kardeşi göstermiş olmasına bile...
Kardan bir ısırık daha aldığımda saate bakmak için cebimden telefonu çıkarıp baktım. 13:01
Bunun yanında ekranda Enis'in adını da okumuştum. Tam bir buçuk saat önce bana fotoğraflı bir mesaj atmıştı ama ben yeni görüyordum.
Fotoğrafın ne olabileceğini düşünürken kısa bir süre sonra mesaja bakmamla yolladığının bir ekran görüntüsü olduğunu görmüştüm. Bazı mesajlaşmalardı.
Bir dakika kadar sonra, "Hmmm," diye mırıldanmıştım.
Başımı kaldırıp Serter'e baktığımda kızın boynuna elini götürmüştü. Kız da neredeyse karşısında eriyecekti yani...
O ateş başında gördüğüm hatun, yani Derin, Enis'le sohbetlerini iyice ilerlettiklerini anlamakla beraber Serter'in ne kadar şerefsiz bir adam olduğunu da anlıyordum, bir kez daha...
Bir: ben Enis'in kardeşi değildim.
İki: Serter'in odasına giden de ben değildim, tam tersiydi.
Üç: bana yürüyen oydu, ben değil. Yine tam tersiydi.
Dört: ne kadar şerefsiz olduğu konusunda hem Enis'le hem de Derin'le hem fikirdik.
Sakinliğimi koruyarak kardan bir ısırık aldım, telefonu cebime bıraktım, kardan bir daha bir ısırık aldım ama bu defa Serter'e doğru yürümeye başladım.
"Serter," dediğimde ikisi de bana dönmüşlerdi, hatta Serter elini kızın boynundan çekmişti. "Bitmedi mi işin?" eğlenceli bir şekilde koluna girince neredeyse düşecekti. "Gidelim artık," dedim onu ayakta tutmaya başararak. "Seyit de birazdan gelir zaten. Görmesin seni böyle, kızar sonra."
Seyit muhtemelen şu dakikalarda İstanbul'da, Aslım'la köşe kapmaca oynar gibi kırıştırıyordu fakat bu benim hiç umurumda olmadığı gibi oyunumun bir parçası olacağından kendimi ayrıca mutlu da hissediyordum.
"Seyit mi?" diye sordu Serter şaşkınca. "O kıro da kim kız?"
"Aa," dedim dudak büküp. "Sevgilin işte." Nefesi kesildi, gözleri büyüdü... "Hani bana dün dedin ya ayarla falan. Hallettim."
"Sevgilim?!" Gözleri kocaman açılırken, yanımızdaki kız da şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı; ağzı açılmış, kapanmak bilmiyordu. Tabii ki de her kız flört edeceğini düşündüğü adamın gay olduğunu kaldıramazdı. Kolay yutulmazdı. "Ben ve Seyit mi?" diye sordu Serter.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İTAAT
Romance"Kimsin sen Enis Altınday?" Diye sorduğumda, bakışları bana hissettirdikleri kadar anlamsız değildi. "Tehlikeli ve tutkulu bir adam mı yoksa yardımsever ve vicdanlı biri mi? Kimsin? Nesin sen?" "Ya sen?" Diye soruma karşılık sordu. "Yalan," dedim...