Bazı yerlerde italik yazı stiliyle ikili anlatıyorum, dikkatli okur ve paragrafları atlamazsanız bir şey kaçırmış olmazsınız.
Keyifli okumalar ❤️🌼
GERÇEK, YALANA
SARILINCA6. BİR GÖNÜLLER
Yanımda Halide Hanım'ın şoförü, Ertan'la beraber binanın içine girdiğimizde uzun koridoru yürüyorduk.
İnsanlar karınca gibi çalışıyor, oradan oraya koşuşturuyorlardı. Bazıları beni burada gördüğü için şaşkınlık da yaşıyordu ama hemen sonra baş selamı vermeyi ihmal etmeyerek yanımdan ayrılıyorlardı.
Merdivenleri kullanarak ikinci kata çıktıktan sonra uzun bir koridor daha yürüdük, sonra da kapısı olmayan büyük, taş yapılı bir salonun içine girdik. Ayakta duran cansız mankenlerin bazılarının üzerinde şu an gözden geçirilen kıyafetler varken, bazıları da çıplaktı. Masaların üzerinde her renk, her çeşit kumaş parçaları vardı. Kalabalık duvarlar... Onları söylemeye bile gerek yoktu. Burayı seviyordum. Tarihi bir yer gibi duruyordu. Geçmiş ve mazi gibi bir hava veriyordu.
Siyah, kalem elbiseli bir kadının yanına geldiğimizde, "Halide Hanım!" diyen Ertan oldu.
Halide Hanım mankenin üzerindeki lacivert erkek takımına dokunmayı bırakıp yüzünü bize döndü. Beni görünce sabit ifadesi de değişmişti.
"Enis," dedi donuk bir sesle. "Geldin mi?"
Siyah saçları kısaydı, ensesine dokunacak kadar. Yaşı vardı ama bunu belli etmiyordu.
Başımla beraber onayladıktan sonra, "Beni neden çağırdınız?" diye sordum. "İşlerim var."
Bana cevap vermeden önce etrafındaki kalabalığa, "Herkes beş dakikalığına çıkabilir mi?" diye sordu. Ortada çok ciddi bir mesele olduğundan artık emindim. İnsanlar önce birbirlerine baktılar ama sonra Halide Hanım'ın, "Hadi, lütfen," demesiyle de salondan teker teker çıktılar.
Ertan da bizden biraz uzaklaşmış ama salondan çıkmamıştı; kolonun önünde elleri önünde bağlı bir şekilde durmaya devam etmişti. Etrafa bakınıyor gibi yapıyordu ama dikkati bizim üzerimizde olduğundan emindim.
"Evet?" diye sordum. Rahat bir tavırla ellerimi pantolon ceplerine bırakmıştım. "Nedir bu kadar önemli olan?"
"İlhan," dedi, nefretle kasıldım. "Tanıdığımın kızından bahsetmiştim sana, hatırlarsan."
"Evet. Hatırlıyorum."
"İlhan... Dün gece evlenme teklifi etmiş."
Bu beni daha çok şaşırtmıştı. "Kız kabul etmemiş değil mi?"
"Keşke," deyip hayıflandı. "Kabul etmiş. Yüzüğü parmağına takmış."
"Ona anlattıklarınıza rağmen mi?"
"Kızı bir görsen," bir koltuk çekip oturdu. Ciddi anlamda çok endişeli görünüyordu. "Kafasında ceviz mi taşıyor bilmiyorum ki. Anlamıyor, inanmıyor."
"Nasıl inanmıyor? Bu saçmalık."
"Aslında ona bir şeyler gösterilsin istiyor," dedi. "Gözüyle görürse, kendi kulağıyla duyarsa vazgeçecek."
Düşündüğüm şeyi mi söyleyecekti?
"Yani?" diye sordum.
"En," kız kardeşimin ismini söyleyip beni haklı çıkarmıştı. "İznin olursa En'den rica edeceğim. Kızla kendi konuşsun. İlhan'ın onu da kullandığını, hatta ikisiyle aynı anda beraber olduğunu kıza anlatsın. Şantaj görüntülerini görürse belki-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İTAAT
Romantizm"Kimsin sen Enis Altınday?" Diye sorduğumda, bakışları bana hissettirdikleri kadar anlamsız değildi. "Tehlikeli ve tutkulu bir adam mı yoksa yardımsever ve vicdanlı biri mi? Kimsin? Nesin sen?" "Ya sen?" Diye soruma karşılık sordu. "Yalan," dedim...