GERÇEK, YALANA
SARILINCA9. SOĞUK CENNET
Aklıma yer edinen anılar, kalbime kazınan sevdalar bırakılabilir mi ki? Ruhuma sarılmış hatıralar, bedenime örtünmüş mazi terk edilebilir miydi ki?
Bir keresinde elini yaralayan çocuğuna günlerce üzülen İlhan'ın ta kendisiydi. Bir keresinde sevgilisine evlenme teklifi eden adamın reddedilip ayağı altında ezdiği güllere uzun uzun bakan oydu. Bir keresinde elinin üzerine aldığı karıncayla oynayan, ona insanmış gibi muamelede bulunan ve onunla eğlenceli dakikalar geçiren yine oydu. Karşılaştığı her yaralı havyanı bana getirdikten sonra özenle etrafında dolanan yine İlhan'dı.
Kabul edemiyordum. Hâlâ kabul edemiyordum.
Bütün bunların verdiği sinir beni ekstra sinir ettiği yetmiyormuş gibi bir de Enis Altınday tarafından alıkonulmuştum.
"Ya sen çıldırdın mı?" diye sinirle sordum. Evine gelmiştik ama içeriye girmemiş, kapı önünde bekliyorduk. "Kocaeli de ne demek?"
"Bak Rebena," avuçlarını kollarıma yasladı. "Lütfen, hadi, zorluk çıkarma daha fazla."
"Enis!" ellerini ittiğim gibi kendimden uzaklaştırdım. "Sırf İlhan beni kaçırdığını düşünsün diye saklanmayacağım. Üstelik Kocaeli'ye de. Asla gitmem!"
"Ya sen ne biçim bir kızsın," diye kızdı. O biçim demek isterdim fakat konuşması izin vermedi; "Ya bu adam kalktı seni kız kardeşimle aldattı, gözünün önünde kızı öptü, üstelik parmağına nişan yüzüğü takmıştı. Evine ses kayıt cihazları yerleştirdi, gizli gizli sesini kaydetti... Daha sayayım mı?"
"Yani Enis?" tüm ağırlığımı bir bacağımın üzerine yükleyerek ellerim ceplerimde yerini alırken, çatık kaşlarımı bir an bile olsun düzeltmiyordum. "Kısa kes. Ne demek istiyorsun?"
"Biraz ders ver şuna!"
"Ha sen hiç güç gösterisi yapmayacaksın yani?" dedim, o da haklı olduğumu biliyormuş gibi göz devirdi. "Hiç öyle göz devirmeler yapma bir kere! Senin derdin ne benim içimi rahatlatmak ne de başka bir şey... Sen sadece İlhan'la kedinin fareyle oynadığı gibi oynamak istiyorsun. En için canını yakmak istiyorsun, sana mecbur kalsın istiyorsun, ayağına gelsin diye bütün bunları yapıyorsun..."
"Bu seni de eğlendirmez mi?" diye sordu gözlerini üzerime devirerek. "Ben onun canını sıkarken senin de biraz olsun için rahat etmez mi?"
"O başka bu başka," dedim hemen. "Benden saklanmamı, ortaya çıkmamamı istiyorsun. İnsanlar senin beni kaçırıldığı düşünecekler, ben bunu..." sözlerimi tamamlayamadım çünkü Seyit'in yaptığı gibi ikinci kez bayıltılıyordum. Direk boylu Enis tepkisiz bir şekilde önümde durmaya devam ederken, arkamdaki kimdi hiç bilmiyordum ve az sonra gözlerim ağır ağır kapanmıştı. Enis bir şey yapmadığına göre onunla beraber demekti. Belki de plan önceden kurulmuştu.
Ve... Ve ağzıma peçete basılmasaydı Enis'in beni kaçırmış gibi görünmesini gururuma yediremeyeceğimden bahsedecektim. Yalnız, geçti, o kadar geçti ki birinin beni kucaklaşması hissettiğim son şeydi.
🌠
Bana verilebilecek bir hediye olsaydı kesinlikle bu olurdu...
Masalların önce başlangıcı sonra da bitişleri vardı; benim masalım mutsuz sonumla başlamıştı fakat nasıl biteceğini henüz ben dahi kimse bilmiyordu. Her bitiş gerçekten de bir başlangıçtı; İlhan'la bitirdiğimiz hayatıma farklı bir pencere açılmıştı ve ben o pencereden güzel bir bahçeyi izler gibi bakıyordum. En azından henüz...
![](https://img.wattpad.com/cover/274685461-288-k772824.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İTAAT
Romance"Kimsin sen Enis Altınday?" Diye sorduğumda, bakışları bana hissettirdikleri kadar anlamsız değildi. "Tehlikeli ve tutkulu bir adam mı yoksa yardımsever ve vicdanlı biri mi? Kimsin? Nesin sen?" "Ya sen?" Diye soruma karşılık sordu. "Yalan," dedim...